
Üç adımda biter insan ömrü
Işıklarından soyunur Kent
Telaşı biter kaldırımların
Saat sabah dört veya beş
Rüzgarın uğultulu soluğu
bir yaprağı katar önüne
İnsanın belasıdır yokluğun ağırlığı
Bir türlü Ayıklanmaz pirinç
Öğütülmez buğday
Sofrada lokma kayıp
Nasırlı elleriyle eve boş gelir baba
Omuzları düşüktür peşkiri yağlı
Sümüklü bir oğlan ağlar
Baldırı çıplak Karnı aç
Yuvanın yıkık tuğlasıdır ana
Yüreğinde gam dilinde ağıt
Üç adımda biter insan ömrü
Saymasan da olur bir-i iki-yi üç-ü