
Çocuklarımızı teninden, okuldan, sokaktan, yarınlarından küstüren, korkutan ve koparan mahluklar, siz hayvan bile değilsiniz!...
Yol ver küçüğüm!
Yol ver de gözlerinin patikasından geçeyim
Dalgınlığın loşken
Benim uyanıklığım boş
Bak, umutların delik deşik cebinden
Bir bir d´üşüyor
İçindeki harikalar diyarında ?beni ağırla? desem
Büyüğüm diye ağırlığımdan korkarsın biliyorum
Oysa, bir gülüşünle içimdeki se´filler doyar
Bir gülüşün göğü maviye boyar
Hadi küçüğüm yol ver!
Yol ver de yüreğinin patikasından geçeyim
Kimsesiz çocukların doğum günlerini
Şehirden uzak bir çöplükte kutlayalım
Mum dikelim iki somunun arasına
Ölünü keselim güneşin
Makas atsın yanağımıza
Makas atalım yanağına
Rutubetli bir barakada güneşi hapsedelim
Yol ver küçüğüm!
Yol ver de gamzenin patikasından geçeyim
Tutun yüreğime
Tutunayım gülüşüne
Dilin ıslak zeminine ispirto kokulu pankartlar açalım
Atıp tutan münazaracılara elit cezalar keselim
Yordam bilmezin biri zannetme beni
Sen fiyakalı iki hece arasında tir tir üşüdüğünde
Ben tüm küflü söylemleri dilden düşürdüm
Korkma!
Uzat elini küçüğüm!
Düşlediğin o memlekete kaçalım
Nasırlı dilin coğrafyasında koptu kıyamet
Çatlamış dudakların bir afet ki ne afet
İçinde heyelanlar kopar
Seyyah düşler dört bir yanına kaçışır
Bırak kendini sağanak yağmurlarıma
Sol berimde öylece dur!
İçimde kıpraşan heyecanı yüzümden oku!
İsli ağıtlar harmanlanmaya hazır
Al şu misketleri! Dur öylece!
Gül!
Öyle gül, öyle gül ki
Süt yanığı tükürüklerin hepsini yüzüme sa´vur!