YAŞAM

Mardin müzesi Güneydoğunun en zengin tarihine sahip

  Mardin Müzesi, sadece Mardin’in değil, Güneydoğu Anadolu bölgesinin önemli müzelerinden olmakla birlikte önemli tarihi eserleri sergilemektedir.

Mardin müzesi Güneydoğunun en zengin tarihine sahip
07-04-2021 13:05
07-04-2021 14:10
MARDİN

Mardin Müzesi, sadece Mardin’in değil, Güneydoğu Anadolu bölgesinin önemli müzelerinden olmakla birlikte önemli tarihi eserleri bünyesinde barındırıyor. Tarihi Mardin şehrinin merkezinde bulunan müze, hem eserleri hem de müze eserlerinin bulunduğu binanın mimarisi ve tarihi açısından da önemlidir. Hem ana caddeden hem de geleneksel taş işçiliğinin yansıdığı dar sokaklardan girilebilen müze, Güneydoğu Anadolu Bölgesi içindeki önemli tarihi yer ve müzelerin arasında bulunmaktadır.

Tarihçesinin bir hikâye ile anlatıldığı Mardin, geçmişinde birçok kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapmış olmakla birlikte günümüzden 50 bin yıl öncesinden itibaren yerleşim görmüştür. Mardin bu zamana kadar Akadlar, Babiller, Hurriler, Mitanni Krallığı, Roma ve Bizans İmparatorluğu, Selçuklular, Artuklular gibi önemli medeniyetlerin merkezi sayılmıştır. Mardin Müzesi de bu medeniyetlerin birçoğunun günümüze kadar gelen eserlerini, ziyaretçileri için korumaktadır.

Ayrıca yukarıda sayılan medeniyetlerin bırakmış olduğu izlerin ve eserlerin çok daha büyük ve önemli bir kısmını Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi içerisinde görülebilmektedir. Anadolu uygarlıklarının eserlerinin barındığı bu müze kadar İstanbul Arkeoloji Müzesi bünyesinde de bu dönemlerde ki eserler ayrıca görülebilir.

 

Mardin Müzesi Tarihi Sanat Eserleri Ve Müze Salonları

Mardin Müzesi içindeki eserler, müze gezi planı anlamında çok rahat gezilmektedir. Aşağıdaki bölümlerde anlatılacağı üzere müze temelde beş bölümden oluşmaktadır. Bunlar Kazılar, İnanç, Ticaret, Sahte Eserler ve Yaşam Salonudur. Ayrıca bir de Arkeopark olarak adlandırılan ve kentsel arkeoloji konusunun işlendiği müzenin alt kotunda bahçede bulunan bölüm bulunmaktadır.

Mardin ve çevresi başta olmak üzere Güneydoğu’nun önemli eserlerinin bir kısmının sergilendiği bu bölümler tarihi bina içerisindeki çeşitli odalardan meydana gelmiştir. Özellikle bölgede turizm sezonunun yoğun olduğu zamanlarda müze de yoğun olarak ziyaretçi akınına uğramaktadır. Mardin Müzesi’nin tüm salonlarındaki sergilenen eser sayısı 45.000 adedin üzerindedir ve en eski eser Paleolitik Çağ’dan günümüze kadar gelmektedir.

Mardin Müzesi Kazılar Salonu Eserleri

Mardin Müzesi Kazılar Salonu’nda adından anlaşılacağı üzere bölgedeki kazılardan elde edilen tarihi buluntular bulunmaktadır. Her kazı alanından çıkartılan eserler ayrı ayrı bölümlerde sergilenmektedir. Bu bölümde özellikle Ilısu Barajı Kurtarma Kazıları çalışmalarından elde edilen çeşitli tarih ve medeniyetlere ait eserler ve eşyalar büyük öneme sahiptir.

 

Boncuklu Tarla Ve Havuz Mevkii Kazıları

M.Ö. 8000 ile 7000 yılları arasındaki (Seramiksiz Neolitik B Dönemi) eserlerin ve ok uçları, kesici alet ve delgiler gibi çeşitli eşyaların çıkartıldığı Boncuklu Tarla buluntuları bu bölümdedir. Ayrıca M.Ö. 5500-3600 yıllarına tarihlenen ve Havuz Mevkii denilen bölgede bulunan çeşitli eşyalar da bu bölümdedir. Özellikle Havuz Mevkii denilen bölgede, moloz taşlarla örülmüş duvarları olan küçük konutlar bulunmuştur. Yapılan kazı çalışmalarında gövdelerinden ayrılmış bir şekilde üç kafatası bulunmuş olup, bunlar Ön Asya’da uygulanan bir tapınma biçimi olduğu düşünülen “Kafatası Kültü” geleneğine işaret etmektedir.

 

 

Zeviya Kavla Kazıları, Kumru Tarla Ve Kilokki Rabiseki Kazıları

Bu bölümde sergilenen eserler arasında Yeni Asur Dönemi’ne ait olan ve Kilokki Rabiseki’de bulunan (M.Ö. 900) seramik fırını ve eşyaları, M.Ö. 1200-900 yıllarına tarihlenen ve Kumru Tarlası içinde bulunan mızrak uçları, demir bilezikler ile mezar buluntuları bulunmaktadır. Bu bölümün en önemli eserlerinden biri de Şırnak’taki Zeviya Kavla Höyüğü’nde bulunan güneş figürlü kil topraktır.

Kerkuşti Höyük Ve Girnavaz Höyük Kazıları

M.S. 2. ve 3.yy’a tarihlenen Ilısu Höyüğü, M.Ö. 6000 yılına tarihlenen Kerkuşti Höyüğü, Girnavaz Höyüğü (M.Ö. 3600-3100) tarihi buluntuları da yine Kazılar Salonu içerisinde görülebilir. Bu bölümdeki en ilginç buluntu ise Girnavaz Höyük kazısı sırasında bulunmuş olan Erken Sümer Dönemi mezarlığıdır. Yapılan kazılarda yetmişe yakın mezarlık bulunmuş olup biri de müzede sergilenmektedir.

Dara Antik Kenti Kazıları

Mardin ve çevresinde önemli bir yere sahip olan Dara antik kenti veya Dara Harabeleri kazılarında çıkartılan eserlerin bir kısmı da yine müzede sergilenmektedir. Daha detaylı bilgi için Dara antik kenti bilgileri sayfasına bakabilirsiniz.

 

Diğer Eserler Ve Bilgiler

Mardin Müzesi Kazılar Salonu’nda ayrıca Nusaybin’de bulunan Mor Yakup Kilisesi’nin M.S. 12. ve 14.yy’a tarihlenmiş rölyefleri ve yazıtları da görülmeye değer eserler arasındadır. Kazılar Salonu duvarlarında küçük bir bilgilendirme panosu da bulunmaktadır. Panoda, 1991 yılında Nusaybin Girnavaz Höyüğü kazıları sırasında bombalı terör saldırısı sonucu hayatlarını kaybeden Arkeolog Metin Akyurt ve Arkeolog Bahattin Devam anılmaktadır.

Yine bu bölümde duvarda, ayrıntılı bir biçimde Tarih Öncesi Çağlar’ı anlatan çizelgeli bir bilgi panosu bulunmaktadır. Söz konusu panoda tarih dönemleri zaman aralıkları, arkeolojik dönemler ve insanın kültürel gelişimi anlaşılabilir bir şekilde açıklanmıştır.

 

Mardin Müzesi İnanç Salonu Eserleri

Mardin Müzesi İnanç Salonu bölgedeki manevi ve dini eserlerin buluntularını ve bu konulardaki bilgileri sergilemektedir. Kronolojik bir sıralama ile bilgilerin anlatıldığı salonda eski medeniyetlerin ölüm ayinleri, büyü uygulamaları, bereket ayinleri hakkında tarihi eserler ve bilgiler bulunmaktadır.

Ayrıca Urartu Krallığı’na ait mezarlardan çıkartılan adak levhaları ve kemerleri, göçebe aşiretlere ait M.S. 11 ile 20.yy’a tarihlenen mezar taşları, Roma dönemi ve İslam dönemine ait tarihi eserler bulunmaktadır.Bu salonda birbirinden ilginç eserler ve bilgiler olsa da bize göre en ilginci ise Selçuklu Dönemi’ne ait ‘saray su kabı’dır. Üzerinde dünya dışı canlılara aitmiş gibi görünen figür hemen göze çarpmaktadır. Ancak literatüre bu figür, ebedi hayatı simgeleyen nar ve haşhaş dalı tutan sultan figürü olarak geçmiştir.

Kızıltepe Girbel Höyüğü kazılarında bulunan ve M.Ö. 1600 yıllarına tarihlenen Ölü Kültü Heykelleri de ayrıca görülmeye değer buluntulardan bazılarıdır.  

 

Mardin Müzesi Selçuklu Dönemi su kabı -

Mardin Müzesi’nin üçüncü salonu olan Ticaret Salonu, bölgedeki eski uygarlıklardaki ticaretin gelişimi ile ilgili bilgiler vermekle birlikte kazılardan çıkartılan sikkeler ve çeşitli ticaret eşyalarının sergilendiği salondur. Panolarda M.Ö. 35000 ile 12000 yılları arasında Mezopotamya’da ticaretin nasıl başladığı ve geliştiği ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.M.Ö. 8000 yıllarında Zagros ve Toros dağlarında göçebe olarak yaşayan insan topluluklarının birbirleri ile yaptıkları belgelenen en eski ticaretin obsidiyen ticareti olduğu, Asur Krallığı’nın 4000 yıl kadar önceki uluslararası ticaret sistemini ve Mezopotamya’daki ilk ticari ambargoyu buradan öğrenmek mümkündür. Hitit Kralı ile Amurru Kralı arasında yapılan antlaşmaya göre (Sausgamuwa antlaşması) Amurru ile Asur arasında bir ticari ambargo yapılması karara bağlanmıştır.

Mardin Müzesi Ticaret Salonu’nda Mezopotamya’daki ilk ticari kayıtlar, M.Ö. 3000 yıllarına ait tapınak ekonomisi ve ticarette kullanılan M.Ö. 5000 yıllarına ait ilk mühürler bulunmaktadır. Ticaret eşyaları ile ilgili bölümde ise M.Ö. 6000 yıllarında ilk olarak Mezopotamya’da elde edilen seramik buluntuları, çömlekçi çarkının Osmanlı dönemine kadar olan örnekleriyle sergilenmektedir. Ayrıca çeşitli medeniyetlere ait ve kazılarda bulunan sikkeler de yine müzede sergilenmektedir. Bu salonda görülmesi gereken tarihi buluntular ve eserler aşağıdadır.

 

İlk Tapu Senedi

Girnavaz kazılarında bulunan dünyanın bilinen en eski tapu senedi bu bölümde sergilenmektedir. Kil tablette M.Ö. 7.yy’da bir meyve bahçesinin satış senedi ve tapusu bulunmaktadır. Yazılanlara göre Nabulu kentindeki ana nehir Sihaia’ya ve kral yoluna bitişik olan bağ ve meyve bahçesi 1 mina 20 şekel gümüşe borcu kapatılmış ve satın alınmıştır. Ayrıca tableti yazanın ve şahitlerin de tablette isimleri vardır.

Uygarlığın Dönem Noktası: Yazı

Ticaretin ve sayı sisteminin gelişmesi yazının icadına yol açmış ve M.Ö. 4000 yıllarının sonlarında Mezopotamya’da çivi yazısı kullanılmaya başlanmıştır. Bu çağdan itibaren görevliler kilden yapılmış ıslak tablet üzerine kamışla yazmaya başlamıştır. İlk yazıların resimli (hiyeroglif) olmasından ziyade sonrasında fonetik değerlere sahip işaretler kullanılmış ve krallar yasalarını, rahipler de dini kurallarını yazılı hale getirmiştir. Aynı zamanda dünyanın ilk okulları da yine Mezopotamya’da kâtip yetiştirmek için açılmıştır. Ticaret Salonu’nda sergilenen Mezopotamya’ya ait birçok çivi yazılı kil tablet bulunmaktadır.

İlk Parayı Kimler Bulmuştur?

Parayı M.Ö. 7.yy’da Lidyalalıların bulduğu kabul edilse de çivi yazılı kaynaklarda “Kil kalıplar yaptım, hepsinin içine bronz dökerek yarım şekilli p


Editor :
TÜRKİYE GÜNDEMİ
ÇOK OKUNAN HABERLER
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR