USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Artuklu Üniversitesi Ve Rektör Ağırakça

03-12-2018

           Durup dururken, nerden çıktı Artuklu Üniversitesi ve Rektör yazısı diyecek okurlarım olacak? Uzun süredir kaleme almak istediğim bugün olgunlaşan ve  yazılması gerektiğine inandığım  düşüncelerimi paylaşmak istedim.

        Asıl konuya giriş yapmadan, toplumsal ve yaşamsal birkaç konuya değinmek istiyorum.   Öncelikle insanoğlu hep kendi menfaatini kolladığı için bu menfaat ve dünyevi çıkarlar uğruna başkalarını karalamak ve kötülemekle bir iş yapmakta ise bu onun karakterini ortaya koyar.

              Bir başka insan tipi de var ki toplumun yararına neler yapabilirim diye çırpınır, kendinden daha çok halkını, milletini, toplumu ve genelin menfaatini düşünürken kendi yaşamsal faktörlerini feda  eder. Bu iki tip arasında fark vardır!

        Bu iki tip, iki ayrı karakteri temsil ederler. Dünya menfaatleri için etrafına çamur atanların bu davranışları karşısında susanlar da onların yanında yer alan ve aynı karakteri taşıyan şahsiyetlerdir. Fedakârca kendisini topluma adamış ve toplum için hayatını vermiş olanların yaptıklarını da bu gibi kimseler takdir edemezler. Takdir edip de susanlar ve dürüst insanların yaptıklarını gördükleri halde mağdur edilenlerin yanında yer almayanlar da bu söz konusu ettiğimiz zayıf karakterlerin arasında yer aldıklarını ifade etmek de her halde adaleti zedelemez. Bir de hakkı, haklıyı, haksızı ve haksızları gören ve adaletle davranan insanlar vardır ki bunların arasında yer almak, hakkı ve doğruyu savunup desteklemekle kendisini görevli görenler vardır. Bu son gruptan olmak bir fazilettir, üstün ahlaktır.

            Bu çerçevede şehrimizde olup bitenleri görerek bir tahlil yapmak istedik. Bu bir istekten ziyade insafla davranmayı bir görev olarak kabul ettiğimiz için bu yazıyı kaleme aldık. Mardin´e hizmet edenlerle bu şehrin menfaatlerini ceplerine aktarmak için sağa sola hakaret ederek menfaat devşirenleri ayırt etmek zaten akıllı ve insaflı insanların görevidir.

         Menfaat, mal mülk ve devlet ihaleleri peşinde koşup zenginlikle makam ve mevki arayanları görmez isek, insaf ve ahlakı kaybetmişiz demektir. Meselelere insaf gözüyle baktığımızda kimlerin bu şehre hizmet ettiklerini son yirmi yılı veya hatta son on yılı tahlil edersek göreceğiz. Hangi siyasilerin şehrin imarı ve kalkınması için çalıştıklarını, kimlerin ise, menfaat ve ihale peşinde koştuklarını kendi cep ve kasalarını doldurup servetlerine servet eklemek için çalıştıklarını, halkımızdan insaf sahiplerinin görüşüne bıraksak daha iyi olur düşüncesindeyim. Yönetim ve bürokraside de aynı şeyler söz konusudur. Ülkeyi kalkındırmak ve bayındır hale getirmek isteyenlerle keyiflerine bakıp sadece makamlarını kollayan bürokratları da görmek mümkün değil mi sizce?

          Biz burada bütün bunların detaylarına inmeyeceğiz. Fakat gördüğümüz bir şey var ki, hak ve hukuk çerçevesinde davrananlarla, haksızlık yaparak edep ve ahlaki ilkeleri geride bırakarak birilerine saldıranları ayırt etmemiz gerekmektedir.    Bu şehrin sevdalısı olarak, halkımızı ve  Mardin´in menfaatlerini düşündüğümüzde bir şeyler söylemeyi bir görev gördük, buna ihtiyaç duyduk.

      Gelelim asıl konuya!

       Yani Mardin Artuklu Üniversitesinin dünü ve bu gününe.

        Mardin Artuklu Üniversitesi? 2007 yılında  Malatya İnönü Üniversitesinin kuruculuk görevini üstlenmesi ile şekillenmeye başladı. Kuruluş aşamasındaki gerginlik, acemilik ve çekişmeleri bir yana bırakırsak;

   Asaleten tayin edilen ilk rektör, ilk iki yılda büyük bir öz veri ile  görevini sürdürmüş daha sonraki yıllarda Mardinli değil de, Mardin dışından getirilen bürokratların yanlış yönlendirmeleri sonunda rektör ve yardımcıları ile diğer bürokratların üniversiteyi bir yolsuzluk bataklığına sürüklediklerini hatırlıyoruz.

          Bu konuda o dönemde birçok köşe yazısı yazmış ve bu yazılardan dolayı kelli felli hemşehri ve gerçeği göremeyen meslektaşlarımdan(!) eleştiri almıştım.

            O dönemde, Üniversitede öncelikle çalışmak, Mardinlilerin ya da işinin ehli insanların hakkıydı. Ama ithal edilen memurların buraya getirilme sebebi sonradan ortaya çıktı. Bu söz konusu görevlilerin YÖK ve mahkemeler tarafından yolsuzluk şebekesi kurduklarından dolayı kamu görevlerinden çıkarılıp türlü türlü cezalar aldıklarını da öğrendik..

           Yolsuzlukları ayyuka çıkan üniversite için taze kan aranıyor, yeni rektör olacak kişilerin isimleri tartışılıyordu ki; şehrin tanınan ailelerinden birine mensup Türkiye´de de bilinen bir isme, akademik seviyeye sahip, yıllardır hayatını bir dava uğruna feda eden bir hemşehrimiz  Prof. Dr. Ahmet Ağırakça´ya Rektörlük görevi verildi.

           Yeni Rektör Ağırakça´nın, bu bataklığa saplanmış Üniversite´de neler yapacağını dikkatle izledik. Gelir gelmez barış mesajları ile başlayıp herkesi, Üniversitenin huzurunu korumaya davet etti. Ardından Üniversitedeki her türlü yolsuzluğu ve gruplar arasındaki ihtilaf ve kavgayı bıçakla keser gibi kesip, devletin verdiği bütçeyi en mükemmel dürüst ilkeler ve kanunlarla yönetmelikler çerçevesinde yönetmeye başladığını müşahede ettik.

        Yaptığı büyük yatırımlarla üniversiteyi imar ettiğini dört yıl içinde gördük. Bütçeyi kullanırken çok dikkat ettiğini, rektörlükte içtiği çay ve suyun, yediği yemeğin kendi parasıyla satın aldığını,  dört ay müddetle makam aracının benzinini bizzat kendi cebinden ödediğini işitince şaşırdık, ama böyle bir davranışı takdir etmemek mümkün mü diye de düşünmeye başladık.

        Çöl görüntüsü veren, kapısı, nizamiyesi ve ihata duvarı bile olmayan tek bir ağacın bile dikilmediği bir üniversite kampüsü birden değişime uğradı.

     İstanbul Üniversitesi birikim ve kültürü ile görev yapan Rektör Ağırakça, Güneydoğunun en geniş, dijital kütüphanesini kurdu. Yüzbinden fazla kitap raflarda yerini aldı. Ahmet Hoca´nın en fazla takdir ettiğim bir davranışını da sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. Elli yıldan beri büyük sıkıntılarla oluşturduğu 17 bin 500 ciltlik kendi kişisel Kütüphanesini Üniversiteye bağışlayarak İstanbul´dan 7 ton 700 kilo, 240 kolilik bir yükü kamyonun ücretini de kendisi vererek Mardin´e taşıdığını öğrenince şaşırmıştım. Ahmet Hocaya doğruluğunu sordum ?Ben okudum, öğrencilerimiz de yararlansın? cevabını aldım.

          Diğer taraftan hayırsever hemşerimiz Servet İncioğlu ile yaptığı görüşmeler sonunda 200 yatak kapasiteli kız öğrenci yurdu yaptırdı. Üniversitenin yemekhanesi, yüzme havuzu, spor alanları, yeşil alanlar ard arda mantar gibi bitmeye başladı. Olgunlaştı bir üniversite görüntüsü ortaya çıkmaya başladı.

           Bunun yanında çeşitlenen eğitim ve 6 bin 400 civarında iken bugün 11 bine çıkan öğrenci sayısı ile Mardin´in ekonomisine sağladığı katkı ile üniversite öne çıkmaya başladı.

          Mardin genelinde, kaybolmaya yüz tutmuş kültürel değer ve zenginlikleri yansıtan bölümler açıldı Üniversitede. Telkari, taş işlemeciliği, Beden eğitimi spor Yüksekokulu, Yabancı diller Yüksekokulu, tercüman ve mütercimlik bölümleri, Süryani dili ve edebiyatı, doğu dilleri bölümünü ayırıp Arap dili ile Fars dili edebiyatlarını ayrı ayrı bölümler olarak kurdu ve bunlara İngiliz dili ve edebiyatı bölümünü ekledi.  Sağlık Yüksekokulu bünyesindeki Beslenme ve diyetetik bölümü ile Turizm Fakültesi bünyesinde kurduğu Gastronomi ve Mutfak hizmetleri bölümü Mardin için büyük bir iftihar vesilesi oldu. Sağlık Yüksekokulu´nu Sağlık bilimleri Fakültesi´ne dönüştürme gayretleri devam ederken, Savur Meslek Yüksekokulu ile Derik Meslek Yüksekokulu onun eser değil midir?  Üniversiteyi Katar´da her yıl yapılan Üniversiteler arası Arapça Münazaralarında Türkiye´yi temsilen İslami ilimler Fakültesi öğrencileriyle katılıp birçok Arap ülkesini arkasında bırakması büyük bir başarı değil midir? 

              Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin üç yıldan beri bütün Türkiye Üniversiteleri arasında öğrenci projeleri bazında birincilik, ikincilik ve üçüncülük derecelerini almış olmaları ODTU ve İstanbul Teknik, Bursa, Erzurum Teknik Üniversitelerine, Ankara ve İstanbul üniversiteleri gibi köklü ve büyük üniversitelere rağmen bu dereceleri Mardin Mimarlık fakültesi öğrencilerinin almış olması nasıl bir başarıdır, bunu görmeyenler insaf ve vicdandan yoksunu kimseler değil midir?

             Üniversitedeki 39 yarı faal eğitim programlarının sayısını 80 programa çıkardı.

              Bunları neden yazıyorum.  Vicdanı ile kalemi arasında muhakeme yapan ve şimdiye kadar inanmadığım hiçbir şeyi yazmayan bir gazeteci olarak;             

           Rektör, Ağırakça´ya yöneltilen, ?iş yapmadı, üniversiteyi ileri taşımadı diyemeyen? yolsuzluk var diyemezler, diyemediler, diyemiyorlar. Ama siyaset üzerinden kendisine vicdan ve insaf yoksunu bir yaklaşımla saldıran bazı  siyasiler ile bu gibilerin desteğindeki haber site ve  yayın organlarında çıkan haberlere ve yorumlara kimsenin çok itibar etmediği inancını taşıyorum.

     Ahmet Hoca´nın siyasetini, dünya görüşünü ve siyasi birikimlerini bir yana bırakırsak, Siyasi arenada bu güne kadar söylemleri ve icraatları ile dikkat çektiğine tanık oluyoruz. Kimi zaman oluşan listeler üzerindeki etkinliğini dile getirdi, kimi zaman temsilci olduğunu söyledi. Bu gibi haberlerin doğru ya da yanlışlığını okurların takdirine bırakalım.

                Yolsuzluk, Üniversite bütçesinin kullanımı, mali hiçbir konunun gündeme getirilemediği halde eleştirenlerin,  ?Ahmet Hoca siyasetle de ilgileniyor, siyasete müdahil oluyor? deyip sadece bu noktadan O´nu eleştiriyorlar.

               Peki acaba, üniversiteden iş ve ihale isteyip alamayanlarla siyasi menfaatleri zedelenen menfaatperest kimseler ya da yolsuzluk yapmaya kalkışan bazı bürokratların foyasını ortaya çıkardığı kimseler eleştiriyor olabilir mi?  Bunu da düşünmek gerekir değil mi?

             Ahmet Hoca´nın geçmişine baktığımızda, 1970´ten beri Milli Nizamdan bu yana bu davanın bir mensubu olarak karşımıza çıkıyor. Kanunun verdiği bir hak olarak Üniversite öğretim üyelerinin siyasi görüş beyan edebileceklerine ve hatta siyasi partilerin organlarında görev alabileceklerine dair kanunlar çerçevesinde siyasi görüş beyan etmesi hakkı değil midir?

                 Bilim insanlarının, bulundukları illerde, ekonomik dengelerin sağlanması, her alanda ihtiyaç duyulan hizmetlerin halkın nabzını ölçerek ortaya koyması, siyasi arenada halkın çıkarlarının ne olacağı gibi verileri araştırması ülke yararına katkı sağlamaz mı? Siyasi alanda yapılan bazı eksiklik ve yanlışlıkları düzeltsinler diye eski tanıdık dost ve arkadaşlarından bazı ricalarda bulunup hatırlatmalar yapmasını siyasete karışmak olarak değerlendirenlerin yanlışlıklarını dile getirdiği için eleştiriliyorsa, bu onun doğru bir iş yaptığını da göstermiyor mu?

           İçinde bulunduğumuz seçim atmosferinde, bugünlerde siyasete atılanların veya atılacakların, Ahmet Hoca´dan görüş,  fikir ve destek almak için ziyaret ettiklerini duyuyoruz.

          Eleştirenlere bakıyoruz toplumda karşılığı olmayan, itibarları bulunmayan değer verilmeyen, Mardinlilerin önemsemediği şahsiyetler olduğunu da ilave edelim. Biz Mardinliler olarak, daha yapması gereken çok hizmet olduğunu hatırlatarak, Ahmet Hocayı destekliyor, Üniversitemize ve şehrimize kazandırdıklarından dolayı teşekkür ediyoruz.

                       

Reklamı Geç