USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

GAZETECİLERİ DÖVMEK

12-06-2016

         Bölgede gazetecilerin zor şartlar altında görev yaptığını her fırsatta söylüyoruz. Habere ulaşmada zorluklar yaşanıyor, haber dilinin kullanımında zorluklar yaşanıyor. Evrensel düşüncede gazetecilik yapılırsa devlet-aşiret-örgüt üçgeninde sıkıntılar yaşanıyor. Yaşanıyor da yaşanıyor.

          Midyat İlçesinde  gerçekleştirilen, bombalı saldırıyı en yüksek frekansta kınıyorum.  Nereden gelirse gelsin, adı ne olursa olsun terörü, terörü yaratanları, terörden  nemalananları, terörden siyasi çıkar sağlayanları lanetliyor ve şiddetle kınıyorum.

          Midyat İlçesindeki saldırının ardından olayı haberleştirmek isteyen gazeteci arkadaşlarımız aralıklarla, kimliği belli kişiler (Emniyet kayıtlarında görüntüleri olmalı) tarafından dövüldü. Hatta linç edilmek istendi.

          Güvenlik güçleri saldırganların dağılması için havaya ateş açtı.

          İlk dayak yiyen Doğan Haber Ajansı ve Arena Gazetesi Muhabiri Ahmet Akkuş oldu. Gözlükleri kırıldı, dudağı çatladı, kaburgaları zedelendi ve hastanelik oldu. Mardin Devlet Hastanesinde tedavisi yapıldı.

          Hemen sonrasında İhlas Haber Ajansı Mardin Temsilcisi Neriman Çelebi dayaktan nasibini aldı. Yumruklandı, saçları çekildi.

         Ve dayak sırası Diyarbakır´dan gelen gazetecilere gelmişti. Mahmut Bozaslan, Sertaç Kayar, Hatice Kamer ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Habertürk Diyarbakır Büro Şefi Veysi İpek.

          Kiminin gözü morarmış, kiminin kafası kırılmış. Linç edilmemek için esnafın işyerine sığınmış bir kısmı.

          Konuyu Mardin´e yeni atanan Vali Mustafa Yaman´a aktardık. ?Haberim yok, konuyu araştıracağım? dedi.

          Gazeteciler için bölgede görev yapmanın giderek zorlaştığını, gazetecilerin can güvenliğinin kalmadığını üzülerek gözlemliyoruz.

          Onca güvenlik görevlisinin bulunduğu bir alanda birkaç holiganın gazeteci dövmesi nasıl izah edilebilir.

          Akla ilk gelen anlaşmalı dövüş mü acaba?

          Duyumlarımız, daha doğrusu dillendirilen bir konu sebepmiş(!)  gazeteciler meydan dayağı çekilmesine.

          Bir gazetecinin kamerasında sarı-kırmız- yeşil renkler varmış. Kürt bayrağı yani. Bir başka söylenti ise bir gazetecinin zafer işareti  yapmış olması sebep gösteriliyor.

         Söylenenlerin doğru olduğunu kabul edelim.  Kamerasında PKK bayrağı taşıyan gazeteci veya zafer işareti yapan gazeteci dövüldü. Diğer gazetecilerin  dövülme sebebi nedir?

         Ne olursa olsun hiçbir gerekçe, gazetecinin linç edilircesine dövülmesine, tartaklanmasına, hakarete maruz kalmasına neden gösterilemez.  Eğer hukuk devleti isek, işlenen suçun hukukta yeri vardır. Herkes kendi hukukunu yaratmaya çalışırsa Türkiye yaşanmaz hale gelir, bunun vebalını ve sorumluluğunu kimse kaldıramaz.

          Aslında genel görüntü şiddetten yana.

          Ana muhalefet liderinin önüne kurşun atanlar,

          Almanya ve Fransa Devlet Başkanlarının fotoğraflarına sıra ile tükürüp sonra yakan sözüm ona eylemciler.

          Ülke bir şiddet  sarmalına teslim edildi.

           İsteyen kendi kanunu  uygulamada bir sakınca görmüyor.

            Nasılsa karışan, sorgulayan yok.

             Dövenler, hakaret edenlerin  vandallıkları yanlarına kar kalıyor..

             Gidişat kötü.

             Gazetecinin silahı yok, kaba kuvvete karşı duruşu nettir.

             Biz gazetecilerin  silahı kalemidir.

            Birleri bu kalemi kırma çabasında. Ama başaramayacak. Kalemimizin ucu yüreğimizden geçiyor.  Nefes aldığı sürece  gazetecinin kalemi kırılamaz

             Birkaç gazetecinin dövülmesi, bölgeye, ülkeye huzur ve güven ortamı getirecekse

buyurun dövün.

           Unutmayın dövdüğünüz gazetecilere bir gün ihtiyacınız olacak.

           O zaman geç olmasın?