USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Gazetecilerin Buruk Günü!

23-07-2022

        24 Temmuz, Türk basın dünyasında anlamlı bir gün.

      Sansürün kaldırılışının yıldönümü olan 24 Temmuz Basın Dayanışma Günü.

     1908 Yılında Gazetecilerin onurlu direnişi sonuncunda gazeteler üzerindeki vesayet ve baskının kaldırıldığı gündür 24 Temmuz.

       Basının sansürle, baskı ile, vesayet ile değil, özgürce yayın yapması durumunda toplumun verdiği, yüklediği sorumluluğu, halk adına  hak arayıcılığını, yöneten ile yönetilen arasında köprü oluşturma görevini  üstelenebileceğinin kanunla belirlendiği gündür 24 Temmuz.

        Duayen gazetecilerin, basın temsilcilerinin mücadeleleri sonucu elde edilen basın özgürlüğü, Türkiye’nin çağdaşlığa emin adımlarla yürüdüğü dönemlerde adeta sekteye uğratıldı.

        Başa gelen iktidarlar, basın özgürlüğünü, kendi hâkimiyet ve çıkarları doğrultusunda yönlendirme ve kısmayı bir görev gördü.

        Geldiğimiz bu  günlerde, yandaş gazete ve gazetecilerin, havuz medyasının ortaya çıktığı, eleştiren hak arayan gazete ve gazetecilerin ötekileştirildiği bir basın anlayışı ile karşı karşıya kalmanın üzüntüsünü yaşarken, gelişmeleri hayret ve ibretle izliyor ve görüyoruz.

       Yaptıkları haberlerden, köşe yazılarından dolayı, mahkemelik olan gazetecilerin sayısı ile, tutuklanan ve tutuklu bulunan gazeteci sayısı ile geri kalmış, gelişmekte olan ülkeleri bile geride bırakmış durumdayız.

     Türk basınında sansür, gazetecilerin 24 Temmuz 1908 tarihinde gerçekleştirdiği onurlu direniş sonucunda kalkmış, ancak süreç içerisinde gerçekleşen  yasal düzenleme ve baskılarla yeniden gündeme gelmiş görüntüsü söz konusudur. 

        İfade ve basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır. Türkiye’de demokratik yaşamın temel sorunu basın ve ifade özgürlüğünün gerçek anlamda olmamasıdır.

        Halkın haber alma hakkı, yaşam hürriyetinin vazgeçilmez bir parçası ve dayanağıdır.

      Merdiven altı internet siteleri, cep telefonu ile korsan  gazetecilik anlayışının  hem topluma, hem de yönetime zarar verdiğini görüyoruz.

      Gerçek gazetecilerin yerini şantajla haberciliği ilke edinen, haber yaparak ahlaki değerler çerçevesinde para kazanmak yerine, haber yapmamak için para kazanmayı benimseyen çıkar gruplarının kabul görmesi ülkenin ve halkın zararınadır.

      Bir asır önce elde edilen ifade ve basın özgürlüğünü, gelişen Türkiye’de yeniden istemek ve tesis edilmesini talep etmek çok haklı ve yerinde bir talep değil mi?

      Özgür basından medet umanlar, iktidara gelince basını öcü görmeleri kadar doğru olabilir?

      Gazete ve gazetecilerin keyfi baskı altına alınmadığı, ifade ve basın özgürlüğünün kişilere ve iktidarlara göre değil, evrensel değerler ölçeğinde, değer gördüğü günleri özlüyoruz.

       Herkesin,  ifade ve basın özgürlüğüne bir gün ihtiyacı olacaktır.

        Ne dersiniz?