USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Seçimler bitti, söylenecekler bitmiyor!

05-06-2023
Yeni Cumhurbaşkanı ve ve yeni parlamentoyu oluşturacak milletvekillerinin 14-28 Mayıs tarihlerinde yapılan seçimleri bitti ama bu konuda; tespitler, analizler, yorumlar hâlâ devam ediyor.
Cumhurbaşkanı mazbatasını alarak yemin etti, yeni bakanlar kurulunu bile açıkladı.
Yeni parlamenterler de yemin edip meclisteki yerlerini aldı.
Hediye edilmiş milletvekilliği sıfatında olanlar bile; gereğini yaparak seçildikleri partiden istifa edip olacakları yere zaman kaybetmeden geçiş yaptı.
Buna rağmen partilerde hareketlilik tüm hızıyla devam ediyor.
Kazananlar zafer sarhoşluğu içinde abartılı da olsa kutlamalarını sürdürürken; belediye meclisi salonlarında dahi "duyanlara duymanlaraaaa" diye bağırmayı ihmal etmiyor.
Aslında AKP cenahında, duyanların duymayanlara duyurmasını istemekten çok; bazı şeyleri görmüş olanların görmeyenlere göstermesinin şart olduğu döneme girilmiş durumda.
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı ve meclis çoğunluğu kazanılmış olsa da; oylarda düşüş olduğunun ve alınmış oyların kaynağının sorgulanması gerek.
Ülke genelinde yönetim zaafiyetlerinin yaşandığı AKP'de milletvekilli seçimlerinde dahi alınmış oyların çoğunun metropollerde "Erdoğan" bağlılığı, kırsalda çeşitli figürlerin olağanüstü çalışmaları sayesinde edinilmiş olduğu gerçeği kabul edilmeli.
Seçim sonrası kazanların en fazla kaynadığı yer CHP.
Objektif bir değerlendirme yapıldığında alınan sonuç pek sürpriz olarak görülmemeli.
Perşembenin geleceği çarşambadan belliydi zira.
Kişilerin imajları ve seçim çalışmaları sürecinde sergilenen olağanüstü performansa rağmen, yapılan taktik hatalar ve stratejik yanlışlıklar, başarı getirmeyeceğinin göstergesiydi.
# Ülke genelindeki örgütlenme eksikliği ve yanlışlıkları,
# Bir türlü aşılamayan eksen kayması,
# Nüvesini oluşturan devrimci, demokrat, yurtsever kesimle kopuk olması,
# Halil İbrahim Sofrasında yer verilmediği ev sahiplerine, bulaşıkları yıkama görevi bırakması,
# Kesinlikle olmaması gereken kişi ve profillerin vitrine bir süs mankeni gibi yerleştirilme düşüncesi,
# Helalleşme gibi saçma bir açılım başlatılması,
# Zamanı ve zemini değilken başörtüsü konusunun gündeme taşınması ve bunun altında kalınması,
# Rakiplerin oyununa gelinin mezhep konusunun kaşınılması,
# Yanlış ittifak oluşturulması,
# İl ve ilçe yönetimlerindeki boşluklar yetmezmiş gibi, üst yönetimlerdeki yanlış tercihler ve "başdanışmanlık" gibi bir statü ihdas ettirilip bir takım yanlışlıkların önünün açılması,
Bunları o kadar çoğaltmak mümkün ki...
Çoğaltmadan, saydıklarımızın bazısına açıklık getirmek daha doğru olacak.
Daha önce de belirtmiştim, tekrarlayayım :
Helâllaşmak, daha önce yapılmış bir hataya, işlenmiş bir suça karşı istenir. Başkalarının yaptıklarından zarar görmüş kitle veya kişilerden helâlleşme istenmesi suçlu veya suç ortaklığı anlamı taşımaz mı ?
Helâlleşme açılımını başlatan önce kendi evinden ve çevresinden başlatmalı. Yıllardır yok saydığın, dışladığın, sahiplenmediğin, tribünlere gönderdiğin, neden uzakta olduğunu sorma gereği bile duymadığın, şu anda oturduğun evin eski sahipleriyle helâlleşmen gerek.
Yaptıklarıyla bazı çevrelerde siyasi görüş ve idoloji kavramlarının kalmadığı şeklindeki yanlış saplantılara benzer uygulamalarla katılıyor sanki yılların CHP'si.
Bekaroğullarını, Şenerleri, eski müftüleri, başının bağlı olmasının dışında hiçbir özelliği olmayan bacıları, Öztürk Yılmazları, M.Ali Çelebileri Parti'nin belli noktalarına taşımakta beyis görmeyen; garabet bir ittifakın adaylarına kendi listesinde yer verip meclise taşıma hünerini gösteren ey CHP ; vatandaş/seçmen aynı düşüncede değil.
Onlara göre ; siyasi düşünce de vardır, idoloji de.
Hatta daha da ileri gidersek ;
Sağcı/solcu mefhumu da vardır,
Bizim buralarda taaa eskilerden gelen HALK U DEMOKRAT anlayışı da vardır.
Sayın Süleyman Çelebi ; merkez sağ partilerde 5 dönem milletvekilliği yapmış, sadece kendi seçim bölgesinde değil birçok yerde siyasi itibarı olan, belli bir güce sahip, sevilen/sayılan ender şahsiyetlerden biri.
14 Mayıs seçiminde; genç bir avukat olan oğlu Mehmet Sait Çelebi CHP'den Mardin birinci sıra milletvekili adayı oldu.
Süleyman Çelebi; CHP'nin bölgede olduğu gibi Mardin'de de yıllardır zayıf olduğu gerçeğini bilmesine rağmen oğlunun adaylığının arkasında durdu.
Daha önceden bildiği ve oylarını aldığı yerlere, köy köy mahalle mahalle giderek oğluna oy istedi.
Kendi kazandığı dönemlerde almış olduğu oylara diğer adayların ve parti adının getirebileceği oyların eklendiğinde ikinci adayın bile kazanma ihtimalinin doğabileceği kanaatine vardı.
Ancak sandıklar açıldığında durum hiç te düşündüğü gibi çıkmamıştı Sayın Çelebi'nin.
Kendi seçimlerinde 5 dönem firesiz oy aldığı yerlerden, CHP adayı olan oğlu için oy çıkmamıştı ve alınan oylar CHP'nin milletvekilliği çıkarabilmesi için yeterli olmamıştı.
Bu seçim sonucu ; daha sonra dostlarına söyleme durumunda kaldığı bir siyasi gerçeği açıklamaya yetmişti yılların deneyimli siyasetçisi için :
SAĞ SEÇMEN
SOL ADAYA OY VERMEZ...
Başarısızlığın en önemli faktörlerinden biri olan ve Millet İttifakı diye lanse edilen ucube ittifak için yazılacak çok şey var aslında.
Yelpaze genişletme, düşünce farklılıklarını önemseme, geniş halk kitlesine ulaşma mantığıyla oluşmasına rağmen, Millet İttifakının çok fazla amacına ulaştığı söylenemez.
Rüştünü CHP sayesinde ispatlamış İYİ Parti ile emekleme dönemindeki diğer küçük partilerle oluşturulmuş olan ittifakın akıl tutulmasından öteye birşey olmadığı gününden belliydi ama; ya kimse görmedi veya görmezden belli.
Kendi grubuna hakim olamayacak kadar yönetim boşluğunda olan Meral Hanım'ın partisi; çıkardığı çatlak seslerle rahat bir çalışma ortamı yaratmazken, "küstüm oynamıyorum" çıkışı sonun başlangıcı oldu.
Bu davranışlardan rahatsızlık duyup oy vermeyen haksız da değildi ya...
Bu aşamada bu kadar kapris yapan, bu kadar şımarık davranışlarda bulunan, yarın seçim kazanılıp iş yapma aşamasına gelindiğinde neler yapmaz?
Temel Bey'in iyi niyetini bir tarafa bırakırsak; diğer ortakların verebileceği pek birşey yoktu zaten. Sandıktan çıkan herşeyi ayan beyan gösterdi.
Kılıçdaroğlu'nun aşırı bir tavizkârlıkla 4 partiye hediye ettiği 38 milletvekilliği izahı kabul olmayan bir uygulama.
"Önemli olan milletvekilliği değil, benim Cumhurbaşkanlığım" der gibi.
Oldum olası kürt kavramından ödü kopan ve hep mesafeli durmaya çalışan CHP'nin yapacağı en akılcı ittifak; içinde HDP'nin de olacağı Halk ve Demokrasi İttifakı olmalıydı.
Bazı çevrelerce terör örgütüyle ilişkilendirme gibi saçma bir söylem ve ithamdan çekinip, olması gereken ittifak çalışmalarına girmeyen CHP ; İYİ Parti'nin kaprisini çekerek, diğer partilere de hediyeler dağıtarak oluşturduğu talihsiz ittifakta da kurgu ve montajlarla aynı yaftaya sahip oldu.
Bu günlerde ortalık bayağı yoğun CHP'de.
Ardarda toplantılar,
ikili görüşmeler,
çeşitli açıklama ve söylentiler,
MYK ve Parti Meclisi toplantıları,
istifa haberleri,
kurultay söylentileri ve daha niceleri.
Yarın/öbür gün; PM yeniden toplanarak kurultay kararı alacak ve birkaç ismin yerine başka isimler monte ederek yeni bir MYK açıklayıp, yeni yeni nutuklarla kalınan yerden devam...
Bu kadar basit olmamalı bu süreç.
Seçim kaybetmesi için tüm koşulların oluştuğu, kan kaybedip yıprandığı, en ufak bir esintide devrilecek duruma gelmiş bir AKP karşısındaki seçim başarısızlığının değil; yıllardır 23-25 bandına sıkışıp kalmanın sorgulanacağı ; her şeylerin masaya yatırılarak konuşulup tartışılacağı geniş katılımlı, adeta bir çalıştay noteliğinde olacak ve 3-4 gün sürecek SEÇİMSİZ KURULTAY kaçınılmaz bir öncelik olmalı.
Gördüğünüz gibi; ya ben konuları toparlama zorluğu yaşıyorum, veya konular böyle bir iki yazıda toparlanamayacak kadar fazla ve analize muhtaç.
Böyle olunca değerlendirmelerin HDP, İYİ Parti ve diğer partiler ile ilgili bölümüne değinemedik yine.
Sıkmadıysam az sonra....