USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Spor hem araç,hem amaçtır.

31-05-2018

             Hem "amaç" ve hem "araç" olarak yapılan nadir olgulardan biridir spor. Vücut sağlığı, zindelik, güçlülük, dinamizm ve estetik amacıyla yapılırken; ulusal ve uluslararası düzeyde tanıma ve tanışma, yakınlaşma, kültürler arası diyalog, coğrafyaya hakimiyet, lokal kazanımları tanımak, beşeri ilişkileri güçlendirmek ve ticari bağlamda katma değer sağlamak için araç olarak algılanmaktadır spor. Sağlıklı bir yaşam tarzı kazanma amaçlı yapılırken; değişik ırklardan, etnisitelerden, kültürlerden insanları tanıma fırsatı yakalama şansının elde edilmesi bağlamında aracı olan bir iksirdir spor.

           Böylesine güçlü bir olgu olan spor yapıldığı zaman; ilgi ister, olanak ister, destek ister. Bunlar sağlandığı zaman da başarı gelir, arzulanan hedeflere ulaşılır. Sporcuya sağlanan olanaklar ve verilen destekler sonucunda kazanılan başarılar küçük te olsa ödüllendirilip karşılık bulduğunda bir anlam taşır. Bu ilgi ve ödül başarısının karşılığı olmasından çok gelecek başarıların davetiyesi olur.

Özellikle amatör bağlamda spor yapıp büyük başarılara imza atmış, ülkemizi gururlandırmış onlarca sporcunun perişan yaşantılarının olduğu sık sık gündeme geldiğini; kiminin ayakkabı boyacılığı , kiminin işportacılık yaptığı, kiminin herhangi bir kurumda hizmetli olarak çalıştığını esefle öğreniyoruz.             

                Ne yazık ki şu anda benzer ilgisizliğin Mardin´de de yapılmakta olduğunu zaman zaman değişik kanallardan öğrenmekteyiz. Masa tenisinde başarılarına devamlı başarılar katan bir kızımız, hentbolda ciddi bir başarıya imza atan takımımız, atletizmde milli forma altında kentimizi ve ülkemizi temsil etmekte olan, elde ettikleri derecelerle onlarca madalyayı bizlere kazandıran Ömer ve Ahmet Alkanoglu kardeşler ilgisizliğin birer örneği olarak karşımızda duruyor. Zor şartlar altındaki çalışmalar sonucu elde edilen bu başarıları kutlamak, basit bir hediyeyle onure etmek çok ta zor bir şey olmasa gerek.

         Duygularımı bu vesileyle ifade etmeye çalışırken bir anda geçmişe takıldım, 51-52 sene önceki şartlarda yapılan spor ve spora olan ilgi canlandı hafızamda. Henüz  Mardinspor kurulmamışken; o dönemin en popüler sporu atletizmdi. Mardin için bir şans olan o zamanki adıyla Kız Sanat Enstitüsünün beden eğitimi öğretmeni Melda Camuscu´nun olağanüstü gayretleriyle bölgenin en iyi atletleri Mardinli oldu. Tüm atletizm yarışmaları atletizm pisti olmayan Mardin´de yapılıyordu. Malzeme sıkıntısı çeken atletler; basit üstelik yırtık ayakkabılarla, iç çamaşır olarak kullandığı fanilanın önüne çengelli iğne ile tutuşturulmuş numara altında yarışıyor ve sayısız dereceler yapıyordu. Bölgede dereceler Mardin´de Melda Camuscu´nun, Elazığ´da efsane isim Gül Ciray´in talebeleri tarafından paylaşılıyordu.

         Sene 1968 Türkiye Atletizm Birincilikleri için Eskişehir´e gittik. Aralarında Hanna Çilli, Davut Taş, Şehmus Mezarkazan, Fehmi Ayanoğlu, Kenan Çakmak, Adnan Avuka, Halime Güldiken ve Bedriye Erten´in bulunduğu atletizm ekibi branşlarında ünlü atletleri gerilerinde bırakıp büyük dereceler elde ederken; Mardin o yarışların gözde ekibi olmuş, dakikalarca alkışlanmıştı.

       Bu anıyı neden paylaştığımı merak edeniniz olabilir, onu da anlatayım. O güne kadar Mardin´in haritadaki yerini bile bilmeyen bir gurup kutlama amaçlı yanımıza geldiğinde "bayrağınız ne renk" diye sorduğunda hepimizin içine bir hançer saplanmıştı adeta ...

         Sporun hem amaç hem araç olarak yapıldığını anlatabildim mi bilmiyorum...