USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BARIŞ SÜRECİNDE AKLIN YOLU

19-07-2014
 

            Günümüz yönetenleri ve biz yönetilenler, sonunda aklın yolunda birleşiyoruz gibi görünüyor. Bu durumda;'Aklın yolu birdir' diyen atalarımızı anmamak olmaz tabii ki…

Ancak, barış sürecini yapılandırırken, bilgece, dürüstçe, adilce, ön yargısız davranmayı; her konuda fanatizmden uzak, saplantıdan arınmış duygu ve düşünce boyutunda olabilmeyi nasıl sağlayacağımızı sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Her şeyin yolunca yordamınca yapılmasının; bu ülkede yaşayan herkesi kapsayacak, kucaklayacak ve rahatlatacak bir şekilde sürdürülmesinin nasıl sağlanacağını da…

            Ben, öncelikle, tarafların –barışmak söz konusuysa taraflar var demektir- 'Mal bulmuş Mağrıbî' duygulanımıyla davranmamalarının, isteklerinde günümüz gerçeklerini göz ardı etmemelerinin yaşamsal olduğunu düşünüyorum. Zira Dünya'nın günümüzdeki jeopolitik yapılanmasının; ‘böl-yönet' uygulamalarının hâlâ gündemde tutulmasının; toplum psikolojisinin hâlâ çıkarlar uğruna kullanılıyor olmasının çok önemli etki ve katkıları olacağını biliyorum.

            Aslolan, demokratik hak ve özgürlükler olmalıdır. Hak ve özgürlükler; etnik köken, dini inanç, politik- ideolojik düşünce, siyasal tercih, cinsiyet v.b. kavram kalıplarına sığdırılamayacak kadar değerli ve gereklidir. Aslolan bunun peşinden koşmaktır. Herkes için gerekli olan budur.

            Ülkemiz okuryazarlığını, öğrenim-eğitim düzeyini, toplumsal düşünce ve zihniyet kalıplarını, ekonomik sistemini gözden geçirmenin, taraflara aklın yolunda ışık olabileceğini söylemek isterim. Çocukluğumdan beri, 'Gelişmekte olan ülke' olarak algılatılan yurdumuzun, 'Bir türlü gelişemeyen ülke' olarak hâlâ deviniyor olmasını, barış dileyecek duruma gelmiş insanlarımızın 'Kötü yönetilen ülke insanları' olmayı içselleştirmiş olmalarına bağlayabiliriz diye düşünüyorum. Haksızlığa, kötülüğe karşı duranları çeşitli adlarla yaftalayarak ezip elemekten çekinmeyen bir ülkenin insanlarıyız biz. Bu kılığımızdan taraflar olarak sıyrılabildik mi?

Bilgece davranacak az sayıda insan, Doğu ve Güneydoğu'daki feodal yapıyı esnetip giderek yok edebilecek mi? Bu yapının barış sürecindeki rolü ne olacak?

Memleketin diğer yörelerindeki insanlarımızın bilgisizlikten ya da yanlış bilgilendirilmekten kaynaklandığına inandığım korkularını yok edebilecek mi?

            Ben, yukarıda saydığım tüm nedenlerden ötürü eyalet sisteminin erken devreye sokulduğunu düşünüyorum. 'Hatta olmasa ne kaybederiz?' diyorum. Güçlendirilmiş yerel yönetimler yeterli olmaz mı? diyorum. 'Doğup büyüdüğüm yerde yalnız Kürtler mi yaşıyor?' diye soruyorum açıkçası. ‘Burası Kürtlere ait anlamındaki adlandırmalar orada yaşayan diğerlerine nasıl etki edecektir?' diye üzerinde düşünülsün istiyorum.

Kucaklanmayı yaşamamış olanlar, ‘kucaklayarak' aklın yolunda destan yazabilirler…

Gülseren Mungan-