USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

MARDİN´DE YEREL MÜZİK VE YEREL SANATÇILAR

23-09-2019

       Olumsuz yaşam koşullarının insanları adeta bunalttigi bugünlerde ; genelde Turkiye ve yerelde Mardin üzerinde oluşan ölü toprağını biraz olsun dağıtma düşüncesiyle değişik bir konu üzerinde odaklanalim istedim. Geride bıraktığımız yıllara doğru yapacağımız bir gezintiye 50´li yıllardan bu yana Mardin´in yerel müziğini ve bu müziği icra edenlerin dünü ve bugününu yazmak ve paylaşmak istedim.

       Hatirladiklarimiz doğrultusunda : 50´li yılların müziği aile toplantılarında ve dost meclislerinde Tume ve Cemil kardeslerin içinde bulunduğu Miksi Rezzuk ekibinin icra ettikler.  "Meşk" çalışmalarıyla hayat bulurdu. Sihirli kemaniyla Tume´nin, cumbusuyle Cemil´in taksim ve pesrevleri eşliğinde Hafız Abde ve Kermo Zeyid doyumsuz parçalarını okurdu. Her iki güzide müzisyenin kendilerine özgü yorumları icra ettikleri parçalara ayrı bir letafet kazandirirdi. Özellikle hicaz, bayati, saba ve iraki makamlar hakim olduğu yerel müzik icracilari arasında Hacı Ahmet El Beg ve daha sonraları Hafız Kemal, Mehmet Halit, Mehmet Ürün ve Hıdır İskaba gibi isimler yer aldı. Adı geçen her bir değerli sanatçının özelliği bulunurken; çok güzel bir ses ve nefese sahip olan Kermo Zeyid´in bir dost meclisinde sabaha kadar süren meşk sonrası minarenin serefesine çıkıp mikrofonsuz bir şekilde saba makamında okuduğu sabah ezanını dinleyen bir gayri müslim vatandaşın etkilenerek müslüman olduğu halen rivayet edilmektedir. Sırası gelmişken ; ses cihazlarının ve mikrofonun olmadığı o yıllarda müezzinler şimdi olduğu gibi bulundukları yerden değil, her namaz öncesi minarenin serefesine çıkar dolana dolana ezan okurdu .

         Bir sonraki jenerasyonda Edip El Saaci, İsmail Melle Refik, Cebrail Kilimci ve Fikri Şebo gibi isimler unutulmazlar arasında yerini aldı. Hiçbiri ticari amaç gütmeden müzik yapmasına rağmen; bazen trajikomik olayların da yaşandığı oluyordu . Mardin´de gazeteciliğe başladığım yıllarda yazdığım ilk gazete Yeni Mardin´in sahiplerinden olan Cebrail Kilimci bir dost meclisinde kendi çaldığı cümbüş eşliğinde söylediği parcalar; anı kalması düşüncesiyle zamanın makaralı teypine kaydedilir. Sonraki yıllarda kim olduğu anlaşılmayan biri tarafindan kopya edilerek elden ele dolaşmaya başlar. Çok fazla beğeni alan bu kaset kasetcilerin de eline geçerek kopyalana kopyalana satışa sunulunca ciddi manada bir satış ta sağlanır. İstanbul´da yaşamakta olan Cebrail Kilimci Mardin´e gelir ve Kerim Varlık arkadaşımızın kasetci dükkanına gelerek kendini tanitmadan Mardin müziği ile ilgili kaset almak istediğini söyler. Birkaç kasetten sonra elinde çok güzel bir kaset daha olduğunu ve bunu herkese vermek istemediklerini söyleyen kasetci Cebrail´e kendi kasetini dinletir. Parasını vererek kaseti satın alan değerli insan kendini tanıtır, hukuki yollara basvurmayacagini söyleyerek kasetin satisini durdurmasını ister.

      Mardin yerel müziği ve yerel sanatçıları 60´li yıllar sonrası bir başka boyuta dönüşür. O ihtişamlı makam ve usul içeren parçalar yerini başka bir müzik türüne bırakır, tamamen müzik aşkına dostlar arasında amatörce müzik yapanlarin yerini düğünlerde profesyonel olarak müzik yapanlar alir. Eskilerden kalan İsmail Melle Refik, Hile, İsmail Tayre, Necat Cumbuscu, Aziz Cumbuscu, Aziz Kelleci, Silah Cigliko, Zeyni Tal´o gibi şahsiyetlerin oluşturduğu birkaç ekibi yerel düğünlerde ve özel toplantilarda görmeye başlıyoruz. Şimdilerde olduğu gibi belli bir ücret karsiligi, çoğu dolar olan bahsislerle yetinmeyip ayrıca cihaz ücreti isteyenlerin aksine; düğün sahibinin vereceği mütevazı ücret ve davetlilerin atacağı paranin sadece %10´unu bahşiş alabilen bir müzik ekibi ... Üstelik sabah gün doğmasına kadar çalan bir ekip...

        Mardin´in yerel müziğine büyük katkılar veren Mihail´i anmadan geçmek hem kendisine büyük haksızlık olur, hem de sözde müzik yapacak diye kafiye oluşturmak adına bir takım kelimeleri ardarda siralayarak gülünç birşeyler söyleyenlere örnek olur. Dinlemeye doyum olmayan o güzelim eserlerin yanına müzikle ilgisi olmayan bazı söz dizelerini yan yana getirip her ikisini yerel müzik olarak anmak büyük haksızlık olur. Düşünebiliyor musunuz; başka bir ilden misafiriniz var ve kendisiyle bir düğüne gidiyorsunuz. Herkes pür neşe devam ederken oyun havaları eşliğinde herkes pistte doyasıya eğleniyor. Bu arada misafiriniz kulakları bayağı rahatsız eder yukseklikteki parçanın sözlerinin ne anlama geldiğini sorunca vereceğiniz cevabı vermek için dakikalarca duraksiyorsunuz. Tabii nasıl anlatacaksiniz?
" Habbeytuli vehde
Beyte el izbele
İmked leroh u eci
İtseyli rezele " Söyleyin bakayım;
adamın biri bir kız sevmiş, evi coplukteymis, her gidip geldiğinde kendisini rezil ediyormus.
Bu müthiş aşk daha anlamlı ve duygulu bir şekilde ifade edilemez miydi?....

        Bir de Reyhani diye bir oyun havası var Mardin´in . Gizem dolu, duygu dolu, estetik dolu. Hakkıyla oynayanin oynarken, izleyeni izlerken kendinden geçtiği, mest ettiği bir oyun havası. Başlı başına bir hüner, bir yetenek isteyen oyun havası. Belli ozellikler taşıyan bu müstesna oyun havası ne yazık ki deformasyona ugratilmaya çalışılıyor. Belli kaliplardaki bu eser acayip kalıplara sokuluyor. Reyhani´de busu, şalvar, yelek, sekiz köşe kasket şapka yoktur. Nereden çıktı bilinmez. Reyhani bir veya iki kişi tarafından oynanır. Reyhani´nin kendine özgü kıyafeti; beyaz gömlek, ütülü lacivert pantolon ve boyalı siyah ayakkabidir. Reyhani oynayayım derken; acayip giysiler giyip elini kolunu sallayip oturup kalkanları izlerken üçü de rahmetli olmuş Halil Özden(Esved), Cemil Yücesoy(Cem´e) ve Mahmut Gokceglu(Miho)yu yad ediyor ve rahmetle anıyorum.
Reyhani konusu açılmışken Mardin´in efsane Vali´si saygıdeğer Temel Koçaklar Vali´den bahsetmeden olmaz diyorum. Hanımefendi ile birlikte Reyhani´yi o denli çok seviyordu ki; Muğla Valiliğine atandiginda Reyhani´yi Dalaman Havaalanında caldirma sözü vermişti.