USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Seçimin Ardından

28-06-2018

       Seçim sonrası gelişmelerin ve seçim sonuçlarının yarattığı etkiyle adeta bir akıl tutulması yasamaktayken; fikir yürütmeye, bir şeyler yazmayı düşünmüyordum. Ancak her kafadan çıkan bir ses, kişileri haklı haksız suçlamalar, adete yargısız infaza dönüşmüş istifa çağrıları, ezbere değerlendirme ve suçlamalar, anlamsız alt yapısı olmayan basit eylem girişimleri zorladı.

        Aslında yeni edinilmiş bir hastalık değildir bu. Virüsü çok eskilerden bulaşmış ve adeta kronikleşmiş bir hastalıktır CHP´ye yerleşen. Rahmetli İsmet İnönü´nün son zamanlarından günümüze kadar gelen süreçte yapılan her seçim sonrası ayni varyete oluşur, seçim başarısızlığı bir kişinin üstüne yığılmak istenir, insafsızca istifa ve kurultay naraları atılır, olağanüstü kurultay kararları alınır ve parti giyotin altına yatırılır. Ardından istifalar, bölünmeler ve yeni parti kurulmasına kadar gidilir. Aynı temelden oluşmuş yılların partisi, henüz alt yapısı oluşmamışken gerekli çalışmalar yapılmazken "demokratik sol" ve "ortanın solu" gibi erozyonlar oluşur. Ecevit, Baykal, Erdal İnönü ve Karayalçın´ın liderlik süreçleri ile HALKCİ PARTİ, SODEP ve SHP´nin kuruluşu bu hastalığın ürünüdür.

            Atatürk´ün partisi zor bir partidir, mükemmeliyetçidir ve mükemmeliyetçiliğin temelinde de "sorgulayıcılık" vardır ve sorgulayıcılık sosyal demokrasinin mihenk taşıdır, olmasa olmazıdır.

          Şimdi gelelim birkaç gündür endişe ve heyecanımıza yenik düşüp parti içinde yaratılmak istenen kaos havasına. Alınan her kötü sonuç sonrası tepki göstermek tabii ki her partilinin en doğal hakkıdır, ancak bu hakkını direkt "istemezuk"  naralarıyla orta koymak ta yanlıştır.

          Konu gündeme getirilip sorgulamaya açılır. Partinin en alt birimlerinden en üst birimlerine kadar masaya yatırılarak sorgulanır, başarısızlığın altında yatan neden araştırılır. Kişilerin suçlanmasından çok parti tüzüğü, parti yönetim birimleri, üyelik ve örgütlenme yapısı ele alınarak sonuçlara etkisi tartışılır, bütün bu çalışmaların detaylı irdelenmesi sonucu lider ve yönetim değişikliği üzerinde bir karar çıkarsa kurultay kararı alınır ki o zaman "kurultaylar partisi" olma handikabından da kurtulmuş olunur.

              Yok bunları yapmayıp; istifa çığlıkları atmak, uç- beş kişilik oturma eylemleri yapmak, birilerini suçlayıp birilerine kurtarıcı gözüyle bakmak geçmişteki kaçınılmaz sonun başlangıcı olur.

            Partililer endişe, öfke ve heyecanlarına yenik düşerek bu tavırlara girerken; parti liderinin kendi partisinin yıllardır 20-25 bandından neden çıkamadığının, pazar günkü seçimde yüzde 22 ye düşüş nedenini sorgulanacağına "AKP yüzde 42´lik oranla seçimin kaybedeni olmuştur" şeklindeki talihsiz çıkışıyla bir o kadar zor duruma düşürmüştür kendini.

             Adama sormazlar mi sana ne diye....