USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Şehiriçi Mektup

15-07-2020
Ülke gündeminin saat başı değiştiği günlerden geçiyoruz.
Sabah yeni bir gündemle uyanırken, gecenin sonunda bir başka gündemle uykuya dalıyoruz.

Her biri başka bir ciddiyetteki dağ gibi yığılmış sorunlar vatandaşı boğma aşamasına getirmişken gündemi değiştirmek bir alışkanlık haline geldi.
Büyük ölçülere dayanmış işsizlik,
Hayat pahalılığı,
Pek inandırıcı olmadığı halde yine de yükseklerde gezen enflasyon ,
Dış devletlere karşı itibar kaybı ,
Arap saçına dönmüş eğitim sistemi ,
Sağlık ve tarım politikaları ,
Çalışanların ve emeklilerin geçim sıkıntısı ,
Demokratik hak ve özgürlüklerin yok oluşu ,
Kurumlardaki güven kaybı ve saydıkça bitmeyen başka başka sorunlara son olarak Corona virus belasının eklenmesiyle adeta bunalma noktasına gelmiş vatandaşın kafası ; günü birlik yapay gündemlerle iyice karıştı .

Kanal İstanbul ,
İş Bankası hisselerinin devri ,
Kurulan yeni siyasi partilerin önünü kesecek yasal düzenlemeler ,
Büyükşehir belediyelerinin çalışmalarını engelleyecek girişimler ,
Çoklu baro uygulaması ,
Şimdi de Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi.

Mardin ülke genelindeki bu devasa sorunları tabii ki gönlünde hissederken ; özelde temel sorunmuş gibi kangren olmuş elektrik sorununu ilk maddeye almış , bu çizgide mücadele veriyor . Özellikle büyük bir mağduriyet yasamakta olan çiftçiler seslerini duyurmak için yoğun çaba içinde . Yazar- çizer bazı arkadaşlarla birlikte ve bu konuya duyarlı olan bazı STK'nin dışında konunun hassasiyetini dile getirmeye çalışırken ; siyaset cephesinde aynı duyarlılık oluşmadı .

Bazı girişimlerde bulunduklarını belirten siyasilerin bu yüzeysel görüşmelerinden somut bir sonuç çıkmazken ; dün sosyal medyaya yeni bir haber düştü :

" Elektrik sorunu konusunda
Miroğlu’ndan Cumhurbaşkanı’na mektup "

Şaşırdınız herhalde ?
Okurken ben de şaşırdım .

25. ve 26. dönem Mardin Milletvekili , MKYK üyesi ve aynı zamanda AKP Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Orhan Miroğlu ; AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Mardin'de yaşanmakta olan elektrik sıkıntısını belirten bir mektup göndererek , çözümü konusunda yardımlarını istemiş .

Gerçekten şaşırdım . Nasıl bir hiyerarşi bu ?
Partinin üst düzey yöneticisi , çözüm beklemekte olan acil bir sorunu Genel Başkan’a karşılıklı olarak anlatma şansına sahip değil ki , mektupla iletmek zorunda kalıyor . Kendisi adına şanssız bir durum olmasına rağmen ; Sayın Miroğlu göndermiş olduğunu belirttiği mektubu basınla paylaşmayı bile uygun buluyor.

Eğer aynı zamanda Başkan Yardımcısı olan bir MKYK üyesi Genel Başkan’la karşılıklı görüşme şansına sahip değilse ; kullanmakta olduğu makam koltuğunun bir esprisi kalır mı ?
Bu durumda ; Genel Başkan’la sadece belli birkaç kişi mi karşılıklı görüşebiliyor ?

Demokrasi adına talihsiz bir durum yaşamış olan Sayın Miroğlu mektubunda çiftçilerin yaşamakta olduğu zor durumu belirtirken ; elektrik kesintisi nedeniyle ikinci ürün mısır ekimi yapılamayacağından ülke tarımının büyük zarar göreceğine işaret ederek ; yıllar yılı bitirilememiş GAP’ın sulama kanallarının devreye girmesi sonucu bir buçuk Çukurova büyüklüğündeki Mezopotamya ovasının sulanabilmesi halinde büyük bir tarım girdisi yaşanacağını ifade etti.

Tarım Bakanı ve bakanlık yetkilileri ile konunun görüşüldüğü halde somut bir çözüm getirilmediği defalarca söylenirken ; sadece Cumhurbaşkanı’nın vereceği talimata bağlı bir çözümün olabileceği kanaatinin oluşmasıyla Sayın Miroğlu’nun bu mektubu yazma gereğini duyduğunu biliyoruz ama ; bulunduğu konum nedeniyle doğru olmadığını yineleyerek , konu mektuptan açılmışken ; bir Anadolu köyünde yaşanmış mektup olayını , hoşgörünüze inanarak paylaşmak isterim :

Saygının , utanmanın , mahcubiyetin ve baba oğul arasındaki sınırlı yaklaşımın hakim olduğu Anadolu'nun bir köyünde evlendikten birkaç ay sonra askerlik görevini yapmaya giden bir genç ; aylar sonra çocuğunun olup olmadığını merak eder ama direkt olarak sormanın mahcubiyetiyle mektupla sorma kararını verir . Alır eline kağıdı kalemi babasına hitaben mektup yazar ve merak ettiği konuyu şöyle öğrenmek ister :

" Yürü mektubum yürü
Babama ulaş ta gel,
Bir idik iki olduk ,
Üç olduk mu sor da gel "

Bu anlamlı mektubu alan baba oğluna aynı üslupla cevap yazar :

" Mektubun güzel mektup ,
Her gün böyle mektup yaz ,
Tarlan ürün tutmadı ,
Erken gel bir daha kaz "