USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Engelsiz Yaşam

13-06-2017

        ?Bana tarif eder misiniz nasıl bir duygudur engelli çocuk  annesi  olmak??

Geçenler de bu sorumu Engelsiz Yaşam´ın sosyal paylaşım sitesinde yayımladım. Beğenen yorum yazan hatta özellikle mesaj gönderen arkadaşlarım oldu hepsine de teşekkürlerimi sundum sorularını yanıtlayarak onların sorunlarına bir nebzede olsa ortak olmaya çalıştım. Yalnız bir mesaj gözüme takıldı defalarca okuma gereği duydum?

Mesajına bu güne kadar bana kimsenin sormadığı bir soruyla başlamış

 Siz bir annemisiniz Fatma Hanım?

        Programınızı kısa bir süre oldu tanıyalı birkaç haftadır izliyorum, engelli çocuklarımıza işiniz gereği yaklaşmadığınızı tavır ve davranışlarınızdan anlayabiliyorum.

 Ben  Antalya merkezde yaşıyorum 23 yaşında severek evlendiğim eşimle yıllarca çocuk hasreti çektik. Çevremizin de bizi yönlendirmesiyle 10 yılın sonunda evlatlık edinmeye karar verdik. İlk olarak avukatımızla birlikte  bir sosyal hizmetler kurumunu ziyaret ettik. Bu kararı verirken nasıl zorlandımsa sosyal hizmetlerin çocuk sesleriyle çınlayan kapısından girerken de o denli zorlandım. Ardı arkası kesilmeyen sorular yöneltildi, haftalarca imzalamamız gereken evrakların peşinden koşturduk. Evimizde incelemeler yapıldı. Son olarak bana ve eşime ?Gereken işlemler tamamlandıktan sonra biz sizi arayacağız? dediler?

        Artık bütün işlemler tamamdı, bense sosyal hizmetlerden alacağım habere gebeydim. Bir türlü geçmek bilmeyen günler birbirini kovaladı, içimdeki heyecan ve sabırsızlık yerini sessiz bir bekleyişe bıraktı. Çalan her telefon sesinde yüreğim titredi. Eşimin de benden bir farkı yoktu ama onun bekleyişi daha sakindi ben  bir yandan hazırlık yapmak istiyordum ama neye göre çocuğumun ne yaşı nede cinsiyeti hakkında hiçbir bilgim yoktu?

        Aylar sonra sosyal Hizmetler Müdürlüğünden aldığımız bir telefonla hayatımız değişti. Yaklaşık olarak 10 günlük bir oğlum vardı, benimdi yavrumdu. Ben bütün günlerimi bebeğime bağışlamıştım artık, tüm günümde oğlum uğur vardı? Birlikte agucuklar yapıyor etrafımıza neşe saçıyorduk.

        Bebeğim 10 aylık olduğunda bazı şeylerin ters gittiğini düşünmeye başladım, beni bu düşünceye birazda bebeğimin durumu sev ketti. 10 aylık olmasına rağmen oturamıyordu, başını desteksiz tutamıyordu, yüz mimiklerinde bir değişiklik olmuyor en kötüsü de hiçbir sözel yönergemi cevaplamıyordu. Çevremdekilere sorduğumda çocuklar arasında bireysel farklılıkların olabileceğini, zamanla düzeleceğini söylediler ama içim rahat değildi.

        Bir gün karar verdim ve çocuğumu alıp hastaneye götürdüm. İşte o günden sonra Doktorlarla yeni bir  serüvenimiz başladı ve o günden sonra doktorlar hayatımızdan hiç çıkmadı. İyi ki varlardı bizi dinleyen bize yeni yollar gösteren tek yetkili ağızlardı. Sıklıkla ziyaret ettiğimiz hastane köşelerinde bizimle aynı kaderi paylaşan başka annelerle tanıştım, hepsinin birbirinden farklıydı yaşam hikayeleri yalnız hikayelerin son bölümleri hep aynı konsepte dayanıyordu ?çocuklarımızın iyileşme umudu.? Çok sonra öğrendik ki umut kötülüklerin en kötüsüydü sadece bekleyerek kendimize işkence etmiştik

        Zor bir kabullenme süreci geçirdik, çocuğumun yaşı büyüdükçe umutlarım da giderek küçüldü. Fiziksel, zihinsel, ve dil gelişimi yaşıtlarını çok  geriden takip ediyordu? Yedi  yaşındaki oğlum hala bebek sesleri çıkararak kendini ifade etmeye çalışıyordu. Serabral Palsi diyorlardı oğlumun hastalığına SP veya halk diliyle sipastik engel diye de biliniyormuş. Doğum öncesinde, sırasında veya sonrasında merkezi sinir sisteminin hareket işlev alanlarının hasar görmesiyle oluşurmuş aynı zamanda da kalıtsal bir hastalıkmış.

         Hastanede teşhis konulmuş tedaviye başlanmıştı. Çocuğumun geride kalan yaşamını daha kaliteli bir şekilde idam ettirebilmesi için sistemli bir eğitim alması gerekiyordu. Bunun için Rehberlik Araştırma Merkezine başvurduk bizi bir rehabilitasyon merkezine yerleştirdiler. Oğlum düzenli olarak fizyoterapi alıyor aynı zamanda da diğer gelişim alanlarını destekleyici dersler görüyordu. Öğretmenler oğlumla birlikte beni de derse alıyorlardı. Okuldan sonra  evde birlikte devam ediyorduk çalışmalarımıza.

        Günlerimiz bu koşturmaca içerisinde geçti,  şimdi oğlum on beş yaşında tedavisi aynı sistemde devam ediyor. Okulumuza da birlikte gidip geliyoruz.

        Şimdi sizinde kafanızda aynı soru işareti cevap bekliyor değil mi? Ben yıllarca bir çocuğun özlemini çektim, tercihlerim yoktu, diğer annelerin hamilelik dönemlerinde sahip oldukları hayal kurma yetkisi bana nasip olmadığı için bebeğimin sarışın, esmer, renkli gözlü olmasına ilişkin beklentiye girmedim sadece bebeğim olsun istedim ve Uğur´um biricik oğlum bana nasip oldu. Ailem çevrem hemen hemen herkes çocuğumu geri vermem konusunda beni ikna etmeye çalışmışlardı. Bir candı o nasıl bırakabilirdim engelli diye?

       Şimdi ufak tefek kelimeler çıkarıyor, ilk çıkardığı kelimelerden bitanesi   ?ANNE? oldu. Bana anne olmanın sevincini, o tarifsiz mutluluğunu yaşatan biricik oğlumu annesiz bırakmak mı, bunu asla yapmadım yapmayı da düşünmüyorum ömrüm yettiği müddetçe oğlum her ?Anne? dediğinde beni yanında bulacak...

         Bu mail benim gözüme takıldı, yüreğimde ise takıldı kaldı