Uzun ve yorucu bir maraton sonrası, iki aşamada yapılan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Parlamento seçimleri tamamlandı, Türkiye yeni Cumhurbaşkanını ve kendilerini temsil edecek milletvekillerini seçti.
Bu süreci oylarıyla belirleyen ;
Türk,
Kürt,
Arap,
Çerkez,
Laz,
Müslüman,
Süryani,
Ermeni,
Ezidi,
Alevi,
Sünni tüm vatandaşlara hayırlı olsun.
10 milyon civarındaki Suriyeli ve Afgan mültecilere de hayırlı olsun.
Dolar ve euroları bastırıp Türk vatandaşı olarak oy kullanma hakkını elde edenler ile, yurt dışında yaşayıp Türkiye'nin geleceğini tayin etme yetkisine sahip olanlar ; sizlere de hayırlı olsun.
Yarışın eşit koşullarda yapılmadığı;
devlet imkanlarının bir tarafta sonuna kadar kullanıldığı, bir başka tarafta hazine yardımlarının bile bloke edildiği;
birilerine devlet televizyonunda 32 dakika diğerine 42 saat yer verildiği;
milletvekili adayı olduğu için istifa etmesi gerekirken, istifa etmek bir yana makam odalarının seçim bürosu gibi kullanıldığı, makam araçlarının seçim çalışmalarında kullanılabildiği bir süreçte yarıştı adaylar.
Böylesine demokratik koşullarda yapılan seçimler sonrası ortaya çıkan tablo konusunda çok şeyler söylendi ve söylenmeye devam ediyor.
Tarafların kendileri de, bağımsız gözlemciler de, bir araya gelip durum değerlendirmesi yapanlar da sonuçlara kendilerince yorumlar getirmekte.
Kazanan taraf zafer sarhoşluğu içinde orantısız kutlamalarda bulunup, her fırsatta büyük bir başarı elde edildiğini tekrarlamakta ;
kaybedenler güreşe doymaz pehlivan edasıyla hâlâ yüksek perdeden atmaya devam etmekte ;
başarının izah istemeyip, yenilginin mazeret kabul edilmediği gerçeğini düşünmeyen kimileri; başarı mimarlarının başkaları olduğunu bildikleri halde kendilerini muzaffer komutan gibi görürken;
kimileri de çeşitli bahanelerin ardına gizlenerek başarısızlığa kılıf hazırlama basitliğini göstermekte, büyük bir pişkinlik içinde "mücadeleye devam" mesajları vermeyi sürdürmekte.
Böylesine kararlılık ve azim güzel de; bu tavır içinde olunurken "olayları doğru okuma ve kendini sorgulama" erdemini unutmamak gerek.
İşte tam da burada;
yaşantımıza yön verme aşamasında takınılacak tavırlarda etkili olacak bazı veciz sözlerin hatırlanması gerek.
"Kafayı kumdan çıkarmak"
"Şapkayı önüne koymak"
"Başını avuçlarının arasına alıp düşünmek" gibi...
Bu seçim sonrası oluşan tablo karşısında ; tarafların bu veciz sözleri bir araya getirecek bir aksiyonla kendilerini sorgulamaya başlamalı.
Önce gömülmüş kafasını kumdan çıkarmayı, sonra şapkasını önüne koymayı, daha sonra da başını avuçlarının arasına alıp; gerçekleri görerek, durumu doğru okuyarak ve kendi kendini kandırmadan yaraya parmak basmasını bilmeli.
Bireysel çıkarlardan uzak, toplumsal menfaatlerı gözetip , gerekirse bedel ödenmesi göze alınmalı.
14-28 Mayıs seçimleri sonrası Türkiye yeni bir süreç içine girmiş durumda.
Bu aşamadan sonra; daha demokratik, daha özgürlükçü, daha girişimci, daha akılcı, daha müreffeh, daha huzurlu ve daha yaşanabilir bir Türkiye için her kesimin kendini yeniden gözden geçirmesi gerçeğinden hareketle çalışmaların ivedilikle başlatılması gerek.
Gelinen noktayı kalın çizgilerle, panoramik bir görüntü içinde, genelleyerek vermeye çalıştım.
Her partinin artısı ve eksisiyle detaylı değerlendirmesini hem Mardin özelinde, hem Türkiye genelindeki oranlar, rakamlar ve eylemlerle yorumlarınıza açık şekilde bir başka yazıyla yapmaya çalışacağım.
