Kendi pencerelerinden baktıklarında ;
kimilerinin Kürt Sorunu, kimilerinin Güneydoğu Sorunu, bir başkalarının Demokratik Hak ve Özgürlükler Sorunu, bazılarının da basite kaçıp Terör Sorunu olarak nitelendirdiği,
adına ne derseniz deyin,
on yıllardır ülkenin temel sorunlarından biri olarak karşımızda duran ve maddi manevi büyük kayıpların nedeni olan bu sorun ;
daha önceleri de olduğu gibi, politika tıkanma noktasına geldiğinde hatırlanır ve kurtarıcı argüman olarak gündeme oturtulur.
Genelde seçim dönemlerinde veya yasa değişikliklerine ihtiyaç duyulduğu zamanlarda, maske değişikliklerine gidilerek ;
Çözüm Süreci,
Barış Süreci,
Demokratik Haklar Süreci gibi çeşitli tanımlamalarla ortaya atılarak ana gündem yaratılır.
Atılan adımlar ve saçılan söylemlerle, samimiyetten uzak bir girişim olduğu ilk günde anlaşılan bu diyalog sürecinde ;
sıkı bir dağ-bayır-ada-meclis trafiği sonrası bir-iki toplantı ve kameralar önünde birliktelikler sergilenir.
Zoraki tebessümler, el sıkışmalar uzun sürmez ve karşılıklı suçlamalarla mizansen nihayet bulur.
Bugün de ;
samimiyet derecesi sorgulanacak düzeyde olan bir girişim yaşanmakta.
Oyuncu kadrosuna taşeron aktörlerin dahil edildiği yeni bir mizansen için pilavlar yeniden ısıtılıp sofraya konmuş durumda.
Ancak senaryo anlaşılır biçimden uzak, tüm oyuncuların oldukça ketum davranıp replik vermediği gözlemlenmekte.
Oyunun sonuna kadar seyircinin konuyu anlamaması için herkes özel gayret içinde.
Sızan haberlere göre ; aktör ve figüranların bile oyunun birçok bölümünden haberi yok.
Oyunun baş aktörü ;
kendini gizleyerek ortalıkta görünmemeye, hatta konu ile ilgili konuşmamaya gayret gösteriyor.
Adam haksız da değil.
Oyun tutmaz, fiyaskoyla sonuçlanırsa "zaten ben yoktum" hakkını kullanmak istiyor.
Baş aktör rolünü, görevlendirilmiş bir dublör oynuyor.
Daha önceleri ortaya ip attığı eli uzatarak oyunun startını vermekle tanıdığımız usta oyuncu ; bir yandan dublörlük yaptığı için büyük eleştiriler alırken, diğer taraftan bu eleştirilere haşin ve sert, hatta tehdide varan bir dille hem kendi cevap veriyor, hem verdirmekten geri kalmıyor.
Yakınlarda bir seçimin olmayacağı düşünüldüğünde ;
bugün el uzattırılarak başlatılan bu sürecin anayasa değişikliği yaptırılıp kişisel ikbâlin sağlanması amaçlı olduğu çok açık ve net.
Samimi duygular içinde ;
barış ortamının sağlanıp, huzurlu ve güvenli günlerin gelmesini, kan ve barut kokularından kurtulmayı, bu çirkin savaş için yapılan ve yapılacak harcamaların vatandaşın hak ettiği bir yaşam biçimi için yapılmasını, ülkenin her bir tarafında yaşamakta olanların istediğinden hareketle bu sürecin ; *'özveride bulunarak,
* meclis çatısı altında geniş katılımların sağlanmasıyla, * yasaların ön gördüğü biçimde,
* tehditkâr üslupla değil kucaklayıcı ifade ve davranışlarla sürdürülmesi sağlanmalı.
Sürecin başlamasından bu yana, görüşmelere katılmayıp herhangi bir açıklama yapmaktan uzak duran taraflardan birinin ;
"silahlar gömülmese silahlarıyla gömülürler" ve
"devletin kadife eldivenli demir yumruğu kafalara iner" şeklindeki sözleri ile ;
diğer taraf liderinin
"bu tarihsel kırılma pozitif şekilde değil, negatif yönde yaşanırsa her yer Gazze'ye dönüşecek" söylemi ;
toplumun samimi olmasını dilediği bu sürece zarar verebilecek talihsiz açıklamalar olmuştur.
