Memleketin bir evladı olarak üzerime düşeni yapmaya çalıştığıma inanıyorum. Memleketi sevdiğini de söyleyen insanlardan aynı hassasiyeti beklemek en doğal hakkım diye düşünüyorum.
Yıllardır Memleketimiz ile ilgili kültürel çalışmalar yapmaktayım ve destek verseniz de vermeseniz de yapmaya devam edeceğim ki çok şükür gerçek anlamda bir desteğinizi görmüş değilim. Sayın valimiz Mustafa Yaman yazdığım kitaplardan alınması için talimat vermişti. İlgili yer ile büyük şehir kültür ve sanat daire başkanlığı arasında mekik dokudum haftalarca ne için biliyor musunuz? Alınacak kitapların sayısını netleştirmek için.
Mardin´i rüyasında görmemiş gazeteciler bizim paramız ile şehirde en kral yerlerde konakladılar, yediler, içtiler. Kimileri Mardin´i o kadar sevdi ki bir türlü ayrılmak istemedi.
Ben ise sözlü ve yazılı tarihimizi unutmamak ve gelecek kuşaklara aktarma gayreti içinde olurken tabana kuvvet, kan revan içinde çalışmalarıma devam ettim ve bu durumdan asla şikayetçi olmadım.
Ağrıma giden tek şey tüm bunları gören bürokrat, siyasetçi, iş adamlarının, kanaat önderlerinin görmedim, duymadım, bilmiyorum ayağına yatmalarına oldu.
Bu yazıyı yazdığımda masamda duran kitapların ve yazarlarının adını yazmayacağım ama şu kadarını söyleyeyim, ilgili kurumların bu yazar arkadaşlardan satın aldığı kitapların tortusu benden alınsaydı bundan sonra ki çalışmalar için kaynak olarak kullanılacak ve daha rahat bir şekilde çalışmalarıma devam edecektim.
Değerli yazar Murat Erdin beyefendi Mardin müzesinde katıldığı ? Mardin´in Sırları? programında Ahmet Çınarbaş ve kitaplarını size yani siz hemşehrilerime tanıtırken orada olmayı ve yüz ifadenizi görmek isterdim.
Dikkat ediniz, Murat Erdin ağabeyim Ahmet Çınarbaş´ı yani evladınızı size anlatıyor ve işin ilginç kısmı ben oraya davet edilmemiştim. Hiçbir bürokrat, siyasetçi, iş adamı, kanaat önderi bu duruma tepki göstermemiştir ya da bizim tabirimiz ile ? He Bizim Ahmet? deyip geçmişlerdir.
