USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

CANI İSTEDİĞİNDE GİDEBİLMELİ İNSAN

22-05-2019

Ne kadar da mükemmel roller biçmişiz kendimize.  Her rol, bir ip olup bağlamış bizi elimizden ayağımızdan. Oysa istediğinde çekip gidebilmeli insan. Kalmak zorunda olmak için bu kadar ısrar edişimiz niçin? Rollerimizden birini atsak birini atamıyoruz sırtımızdan.  Rollerimizden kurtulmaya İşimizden istifa ederek başlasak; istifa edemeyeceklerimiz, annelik, babalık, evlatlık rollerimiz... Bizi bir kuklaya çeviren ne çok ipimiz(rolümüz) var. Kafamız serseri düşünemez artık, bulutları yastık, yorgan yapamayız kendimize. Biz büyüdük! Uçsuz bucaksız hayaller kurma devrini geçtik. Hayal bile biçimli, ölçülü, gerçekleşebilir olmalı(Bu gerçekleşebilir hayal konusuna da takıyorum epeyce, bir sınırlandırma yok mu burada, olsa olsa plandır gerçekleşebilen.) Kurduğumuz her hayalin hayatımızdaki insanları nasıl etkileyebileceğini hesaplamak zorundayız. İplerimizi de verdik ya çoktan ellerine.

Oysa dedim ya ´canı istediğinde gidebilmeli insan´ iki yanı çiçeklenmiş iğde ağaçları kaplı bir toprak yoldan, hayallerinde iğde kokusunu duya duya gidebilmeli. Pabuçlarından savrulurken ince tozlar, hiçbir şeyi umursamadan gidebilmeli. Geçmeli bir buğday tarlasının yanından, rüzgarın da yardımıyla eğilmiş milyonlarca başak, kulaktan kulağa konuşurken duymaya çalışmalı gönlünde, ne söylüyor başaklar.  Ufukta batmakta olan turuncu güneş, son anda çıkarıp saplıyor hançerini göğe, kıskançlıktan işlenmiş bu cinayetin iki tanığından biri olmak için gidebilmeli bazen. Sonra birinci tanık bulutlar göğün göğsündeki kanamayı durdurmak için nasıl pamuk görevi görüyor, bulutlara da kanamadan bir kızıllık yayılıyor, sadece bunu  izlemek için bile  gitmeli bazen.

Üzerimden bir rolü atabilme şansım olsaydı çok sevdiğim işimi atmak isterdim. Çelişkili mi buldunuz cümleyi? Hemen açıklayayım. Çok sevdiğim işim değil aslında, işimin büyük bir parçası olan çocuklar ve onların yüreklerine az da olsa dokunabildiğime olan inancım. Yoksa iş, inanılmaz biçimde aidiyet oluşturuyor. Saatinde okulda, dakikasında derste, doldurulması gereken evrak, amire verilecek cevap, cart curt... Bazen Gregor Samsa gibi dev bir böceğe dönüşmekten korkuyorum. Sisteme değil kendime ait olmak istiyorum.

Sizi bilmem ama ben çalışmak zorunda olmasaydım ve beni bu derece bağlayan rollerim de olmasaydı içimdeki çekip gitme arzusuna uyardım. Issız bir adaya gitmezdim  ama ağacın ve suyun bol olduğu bir ıssıza yerleşip yorgunluktan başım düşene kadar okuyup yazmak isterdim.  Hatta size bir de sır vereyim, ömrümün son birkaç yılını kitaplarla dolu bir evde geçirmek isterdim. Yerden tavanına dek kitaplıkların uzandığı dört duvarı kitap dolu bir ahşap ev... Ölüm gelecekse de bu eve sessizce gelsin, bir kitabın son sayfasını okurken açık pencereden sokulan hafif bir rüzgar gibi gelsin. Kulağıma kitabın satır aralarını fısıldarcasına gelsin.