USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

YAĞMURLU BİR GÜNE DÜŞEN NOTLAR

21-12-2022

Sevgili Şiir Perisi,

Uzun bir aradan sonra sana ilk yazışım. Kadehime doldurduğum yalnızlığı yudumlarken tam da çıkmaz anımda sana yazmak geldi içimden. Meğer bunu ne kadar uzun zamandır istiyormuşum ancak yazmaya başlayınca anladım. İşin gerçeği yazmadığım  zamanlarda da olup biten kayda değer şeyleri içimdeki sana anlattım.

Biliyor musun aklıma Vascencolos'un Güneşi Uyandıralım kitabındaki Zeze'nin kalbini yiyerek oraya yerleşen kurbağa geldi. Sanırım hiç konuşmadık bu kitabı seninle. Kalbimi yedin demiyorum. Kalbimin şeklini aldın diyorum.  Gittiğim her yere seni götürüp senin gözünle bakıyorum caddelere, insanlara, denize... Her şeyi sana anlatmak istiyorum.

En başta yeni geldiğim bu şehri, işin açığı garipsiyorum hâlâ burada oluşumuzu, anlatmak geliyor içimden. Her şey o kadar hızlı gelişti ki... Biliyorsun süreci. Bazen kendimin nerede olduğunu ayırt edemiyorum. On dört yılımın geçtiği Kırıkkale'de miyim yoksa İzmir'de miyim karışıyor. Her sabah uyandığımda bakmasam sokaklara yatağımda kalsam hep kitaplarımla aynı şehirde yaşamaya devam ediyoruz sanırdım. Aldığımız ev bile o kadar benziyor ki eski evimize. Şehre geldiğimizden beri en derin uykulara bu evde daldıysam sanırım aşinalık gördüğüm içindir. Bu yine de içimi kemiren bir şeylerin olmadığı anlamına gelmez. Garip bir yalnızlık batıyor tenime, tırmalıyor. Ah bu balkon manzarası tak ediyor canıma. Eski evimin  en çok  balkonunu özlüyorum desem. Hayallerimi  durmamacasına akıttığım balkonum, gökyüzü tavanım, yıldızlarım, göz yaşlarım... Oysa şimdi. Dip dibe evler. Balkona çıksam hiç tanımadığım karşı komşunun evindeyim sanki. Uzanıp tutuverecekmişim gibi kadının saçlarından. "Özel" diye bir şey yok sayılır burada. İç içe hayatlar. Ama mesafeler kısaldıkça insanların uzaklaştığı yerin adı oluyor: Şehir.

Dahası Buca "hasta" diye düşünüyorum, buradaki caddeler, sokaklar, kaldırımlar... Nasıl anlatsam? Bir parça toprak yok yağmurları emen. Azıcık yağmurda deliriyor sular. Yine azıcık yağmurda trafik felç! Çoğu kez daracık sokaklarda araba ve insan yığınları arasından geçiyorum. Denizini bulup da dökülememiş bir akarsu gibiyim coşkulu, yalnız, anlaşılmamış belki anlatamamış... Akıp gidiyor iki yanımdan kol kola girmiş evler. Hani bir yara alırsın da sıcağıyla hissetmezsin ağrısını ama sonra zonklamaya başlar. Kafan hep yarandadır. Ben başta hiç anlamadım şehir değiştirdiğimizi. Gündüzleri işte, sokakta, ev ararken, yaz mevsimi aşırı sıcaklarda yeni bir şehirde olduğumu bilsem de uykularımda hep oradaydım sanki. Güvenilir evimdeydim. Bir ucundan diğer ucuna yürümenin imkansız olmadığı küçücük yerin güvenilir kollarındaydım. Evet, zaman gerek alışmak için. Kim bilir belki de her şeyi üreten beynimi değiştirmenin, iltihaplı düşünme yollarıma bir çözüm üretmenin vaktidir. Ya bunca duygunun kaynağı sadece bensem, diye düşündüğüm de oluyor. Konu, mutluluğu arama saçmalığına kadar varıyor sonra. Nereye gitsen kendinle gidiyorsun sonuçta, içinde ne varsa onu götürüyorsun.

...

Zaman zaman Buca'dan çıkıp farklı ilçelere gittiğimizde anlıyorum geldiğim şehrin güzelliğini. Hele de su kenarında bir yere oturmuşsak denizi sımsıkı kucaklamak geliyor içimden. Yüzümü ve bedenimi güneşe vermek, her şeyi unutmak, ne geçmiş, ne gelecek... Mavide yitmek, mavileşip gitmek istiyorum. Kış aylarında kısa süren, denizle bu buluşmalar bile o kadar iyi geliyor ki ruhuma anlatamam. Deniz, tüm acıları dalga dalga alıp gidiyor ve yalnızca güzel hatıralar dökülüyor hafızama. 

Bu arada yazma çalışmalarımı bir türlü yoluna koyamadığımı belirtmeme gerek var mı? Disiplini sağlayamıyorum. Düzenlenmesi gereken iki kitap dosyam var ama nedense yoğunlaşamıyorum. Bitirip de yayınevlerine yollamak ara sıra dergilere atmak ya da yarışmalara olsun yollamak iş gibi geliyor gözüme. Umarım bu mektup bir başlangıç olur yazıya. Denizi kucakladığım gibi sımsıkı kucaklarım yazıyı da.

İşte böyle Şiir Perisi... Şimdilik bu kadar. Sana şiirlere sığmaz sevgilerimi yolluyorum.