USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

DİLİN RAKSI

21-02-2020

Biraz temkinli,
biraz gururlu, sokakları arşınlarken bir taraftan da çekmiş olduğu aşk acısından kutulmanın hesabını yapmaktaydı.
Bu acı içini yakmasına yakıyordu da garip bir hazzı da duyumsamıyor değildi.
Gündüzleri zihni hallaçpamuğu gibi dağınık, geceleri ise şair kılıklı meczub gibiydi.
Dönüp dolaşıp içindeki boşlukta kayıp olması bundandı.
Hicran ateşi kavruk bir söz olarak vücuda geliyordu dilinde.
Hasılı derin bir düşüncenin esiriydi.
Kime ne desindi.
Kimi suçlasındı.
Beden kafesindeki esrik ruh da onundu.
Damarlarında devinen şehvette.
Sevgiliye seslendiği vakitler duyguları dilini raksa kaldırıyor, biçimli biçimsiz bir çok söz toz gibi havaya karışıyordu.

Ey! İnsafsız taze "Senin dudakların kırmızı taştan oyulmuş
Benim cevherim ateş diyordu".

Sonrası, başka bir sesleniş bir başka yakarışa bürünüyor, eski evin kerpiç duvarlarında yankılanıyordu.
Söyle! Mağrur duruşlu dilber kirpiklerinin oku kaç savaşcıyı yere serer?

Aşk savaşında hep hezimete uğruyan taraf olmak melankolik olmasına kapı aralamıştı.
Sitem ustası mı olmuştu ne?
Her kahrı soluğunda dokuyup sevgilinin hayaline elbise gibi biçen dudakları tir tir titriyordu.

Olunmaz dertlerimin tabibi gel!
Gel ki ölüm meyil etti cana
Etme cananım gel!
Canım feda yoluna!

Ruhu vuslat gecesinde bir sitemin peşine takılıp uçuncaya kadar cırpınmaya devam eden gurbet kuşuydu.