USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KIRK BELİK

05-04-2022
Çobanların yanık türkülerini dinlerdi dağ, taş tabiat sükuna ererdi.
rüzgârda titreyen ince boyunlu gelinciklere özenirdi hep kız çocukları.
Üzerlerinde basma kumaştan entarilerinin yele karşı uçuşurdu etekleri, kimi acer fistan derdi, kimi esvap kimbilir hangi geçmiş bayramlardan kalan.
Köyün geleneğiydi bebelere ve çocuklara İğde dalından nazarlık yaparlardı ucunda mavi boncuğu cengelli iğnede sallanan.
Hatırlıyorum, kınası silik ellerde şenlenirdi bakraçlar, her seher vakti açılırdı ağılların kapıları koyun, kuzu birbirine karışırdı.
Bozkırın hemen hemen her köyünde kılığın kıyafetin özellikleri kendini gösterirdi mutlaka.
Mesela kızların gelinlerin kırk tane belikleri olurdu cepeni boncukla örülmüş beyaz yemenin altından uzanırdı kaderleri gibi kapkara saçları, belik nedir bilir misiniz?
Kil ile yıkanan saçlar ipek gibi olurdu da iplik iplik uzanırdı omuzlarının arasından.
Dere kenarlarında kızlar ellerinde kemikten yapılmış taraklarla tararlardı birbirlerinin saçlarını sonra kırka bölerlerdi tutam tutam.
Kutsal bir ayini seyreder gibi onları seyrederim, türkü söylerdi içlerinden birisi sesi enyanık olan, türkü eşliğinde birbirlerinin saçlarını örerlerdi, her belikte bir boncuk her boncuğun bir hikayesi bulunan.
Kreme ağya derler, sürmeye rastık birde allık bilirlerdi. Kırçicekleri gibi masumdular.
Karanfil kokardı ağzı dualı nineler. Cepkenlerinde peşkirleri bir de kösteklileri olurdu örflüydü dedeler. Peşkir, terleyen alınları içindi köstekliyi ise zamanı tutmak adına taşırlardı dedeler babalar.
Zaman onlar için çalışmak, kimseye muhtaç olmamak için ter dökmekti nede olsa.
Ömrü boyunca köyünden çıkmamış adamlar askerlik anılarını anlatanları hevesle dinlerdi köy odalarında, başka bir şehir başka bir il nasıl bir yer ola. Bizler akıllarımızda sorularla dalardık derin uykulara, başka bir şehir başka yerler nasıl...
Harman kaldırma şenlikti bizim köyde emeğin alın terinin tartıldığı kantarlar kurulurdu meydana bir yıllık maşiyet omuzları ezerdi çuval çuval...
Değirmenlerde buğdayın değil emeğin öğütüldüğünü büyüyünce öğrendik.
"Küçürek öyküde bugün"