USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Fazlası Var, Eksiği Yok!

11-12-2021

Çok uzaklarda bir yerdeymişsiniz gibi hissediyor musunuz siz de bazen? Mekansal bir uzaklıktan söz etmiyorum da zamandan bile uzak bir yerde. Mesela çağın çok uzağında. İnsanların, doğanın, mevsimlerin, olayların...  Olup biten hiçbir şeye karışamadan her şeyi başka bir yerden seyreder gibi. Yaşanan tüm acımasızlıklara acıyla bakarak. Hatta belki o kadar uzakta bir yerlerdesinizdir ki kendinize bile yabancılaştığınız anlar vardır ya hani, işte o yabancılaşma anında. Bu ben miyim, der gibi.

Eskiden yaptıklarını yapamaz olduğunda, dinlediğin müzikler, yediğin yemekler tat kaybettiğinde ya da şöyle söyleyeyim, ağzın tat kaybedince her şeyin tadının kaçtığını düşünmeye başladığında bir yabancılaşma başlamıştır. Bu duyguyu hissettiren çaresizlik gibi gelir bana. Yaşam belli ve şaşmaz hedefine dört nala giderken güzellikleri hızla eritir dünya. Seninse olumsuzluklara karşı koyacak gücün yoktur. Kendinle ilgili birtakım kararları almak senin elindeyse de dünyanın geçirdiği sınavlardan geçmek mecburiyetinde olduğun için etkilenir o kararların. Garip sınavlardan geçiyoruz. Hâlâ sevdiklerimizle gönül rahatlığıyla görüşemediğimiz günler yaşıyoruz çünkü günümüzün hastalığı covit salgınıyla başa çıkabilmiş değiliz. Ölümler sadece birer sayı olarak akıp gidiyor haber ekranlarından. Birçok insan ölümlere çoktan duyarsızlaştı bile. Bu yetmezmiş gibi hızına yetişemediğimiz fiyat artışları... Eskiden yapabildiğim pek çok etkinliğe para ayıramıyorum, desem temel gıda maddelerini almakta zorlanan insanların yanında benimkisi şımarıklık mı olur bilmem. Ancak sosyal, kültürel faaliyetlere katılamamak da insanın ruhunu aç bırakıyor. Aç insan, ister duygusal ister fiziksel açlık çeksin, her anlamda mutsuz insan demektir. Bir mutsuzluk ordusunun arasında yürüdüğümü fark ediyorum caddelerde zaman zaman. Yürürken ucuz ekmek alabilmek için yedi kilometre yürümek zorunda kalan emeklinin hali oturuyor içime. İŞKUR önünde sıra bekleyen eğitimli gençlerin hali de... Üstelik sadece biz insanlar da değiliz bu yoksullaşmadan pay alan. Mahallede kemikleri sayılan sokak köpeklerinin sayısı hızla artıyor.

Yazılarımı izleyenler ve beni tanıyanlar öğretmen olduğumu bilirler. Çalıştığım okulun etrafında çokça kedi olur. Geçenlerde onlara vermek için yanıma aldığım yemek artıklarını apartmandan inince önümü kesen başka kedilere vermek zorunda hissettim kendimi. Fakat ne oldu biliyor musunuz? Kuşlar öyle çığlıkla atıldılar ki ne okulumun önündekilere götürebildim ne sokaktakilere yetirebildim. Birden bire birçok kuş yere iniverdi ağaçların arasından. Sokağı gözlemleyin, insanların, hayvanların her zamankinden daha aç olduğunu fark edeceksiniz ve yoksullaşmanın ne derece ilerlediğini anlayacaksınız.

Şimdi yazımı okuyan birileri beni karamsarlıkla suçlayabilir. Belki karamsar bir yazıdır da ama başında dedim ya eskiden yaptıklarını yapamamanın çaresizliği diye bunu sadece kendi isteklerime yetişemediğim için söylediğimi sanmayın. O çaresizlik biraz da ihtiyaç sahiplerine eskisi kadar el uzatamamaktan, sokaktakine, sınıftakine, mahalledekine yetişememekten. Birilerinin yarasına merhem olamamaktan...  Yazımı karamsar bulan sevgili okur, inan yazmak istediklerimin pek çoğunu mesleğim gereği yazamıyorum bile. Ben bir söyleyeyim sen bin anla çünkü fazlası var eksiği yok!