USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

GÜNEŞİ KAÇIRMADAN

30-10-2020

Yılın son güneşli günleri bunlar. Kasım ayının kapısındayız ne de olsa. Hiçbir derdimiz, tasamız olmasa yüzümüzü, şöyle kışa hazırlık bir yiyecek gibi güneşe serip kurutsak. Kışın bu havaları özledikçe aynada izleriz kavrulmuş yüz tenimizi. Bana mı öyle gelir yoksa herkes mi beğenir bilmem ama kurutulmuş meyve ve sebzelerin tadı bir başka olur. Belki biz insanlar da güneşe yattıkça o meyve ve sebzeler gibi lezzetlenir, tatlılaşırız. Birbirimize kuyu kazmaktan, kötülükten, acı söz söylemekten, suçlayıcı olmaktan vazgeçeriz.

Biliyorum dert, tasa her zaman olacak, zamandan ve mevsimden bağımsız. Geçmişin koynunda geleceğin eteğinde, dünya döndükçe insan var oldukça olacak... Fakat ilkbahar ve yaz aylarının verdiği güçle mi artık neyleyse güneşli günlerde sıkıntıları daha az duyuyorum sanki içimde. Daha doğrusu her şeyin üstesinden gelebilirmişim gibi bir hisse kapılıyorum, tüm fiziksel güçlerinden bağımsız yalnızca zekâsıyla devleri alt etmeye giden Keloğlan misali yalnızca güneşe güvenip her kötülüğü yok edebileceğimi sanıyorum. Galiba yaşama sevinci veren ender şeylerin başında geliyor güneş. Mademki bunlar yılın son güneşli günleri, diyorum kendime "Tadını çıkar!"Bir masanın üstündeki kalabalığı iter gibi itiyorum zihnimdeki kalabalığı kenara. Bugünkü planların listesini yırtıp atarak içinde "güneş" geçen şarkılar arıyorum internette.Çoğunu beğenmeyerek burun kıvırıyorum.Yalnızca biri "Güneşte demlerim senin çayını..." diyen eski ama hiç eskimeyen o şarkıyı dinliyorum, hem de birkaç kez.

Bizim de güneşte demleyebileceğimiz şeyler yok mu? Devam ettirebildiğimiz yıllar ötesinden bugüne taşıdığımız her şeyi onun deminden süzüp getirmedik mi? Demlemeye devam o zaman. Sevgiler, aşklar, arkadaşlıklar, dostluklar demlemeye devam.

Mevsimin son güneşli günleri bunlar, bilemeyiz ki belki de hayatın son güneşli günleri bunlar, ertelenen çok şeyi öne almalı şimdi. Balkona çıkarıp bir sandalye atmalı, ensemizden içeri sokulan güneşin, tüm hücrelerimizden içimize yaydığı ılıklığı hissetmeli. Kaslarımızda bir gevşeme, kemiklerimize doğru duyamasak da varlığını bildiğimiz bir D vitamini yolculuğu... Elimizde bol köpüklü kahvemiz bir şiir mi gelecek bir şarkı mı bir yazı mı ya da sadece bir rahatlama mı? Ne gelirse gelsin. Güneşin eşliğinde ne gelse güzel gelecek belli ki.

Çok değilse bile güneşte yarım saatlik bir mola vermeli insan. İşler kaçmaz belki ama bu utangaç sonbahar güneşi her an kaçabilir. Sonra yüzünü yeniden göstermek için aylarca nazlanır.

Kaçırmadan önce doya doya ona bakmalı şimdi...