USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

EKMEK PAHALI VE EMEK UCUZDU

23-06-2025

“Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey. Çünkü yeryüzünde savaş vardı. İnsanlar sebebini bilmeden, düşünmeden ölüyor, öldürülüyorlardı. Savaş kelimesi dünyanın her yerinde en çok kullanılan söz olmuştu. Radyolarda marşlar, nutuklar şaşkın insan sürülerinin üzerine savruluyor, gazeteler korkuyla okunuyordu. Tramvaylar, vapurlar sabahları, akşamları tıklım tıklım, daima aceleci, sinirli, telaşlı bir kalabalığını şehrin bir ucundan öteki ucuna taşıyıp duruyorlardı.”

“Önce ekmekler bozuldu” Oktay Akbal'ın 1946’da yazdığı ilk öykü kitabındaki öykülerden biri. Akbal bu öyküde 2. Dünya Savaşı sırasında günlük hayatın nasıl değiştiğini anlatıyor. Kitap beş öyküden oluşuyor, ilk öyküde yazarlık serüveninin nasıl başladığını anlatıyor. Bir kitap sahibi olmak, kitabını bastırabilmek için sattıkları bir evi, o günlerin yaşam koşullarını anlatıyor. Ekmeğin değeri o günden beri konuşulmaya devam ediyor.

2. Dünya Savaşı yıllarında savaşa katılmadığımız halde yaşanılan zorluklardan o yıllarda yetişkin olanlar kadar o yıllarda doğanlar da nasibini almıştır. Savaşlar bir gün sona erse de etkileri uzun süre devam eder. 2. Dünya Savaşı sonrasına denk gelen çocukluk yıllarımızda ekmeğin ve emeğin kutsallığını dinlemişizdir sofralarımızda. Yoksulluğu göreceli olarak yaşasak da ekmek karneleri, yokluklar, yoksulluklar ve yoksunluklar üzerine yapılan sohbetlere kulağımız aşinadır. Savaşın etkileri çok uzun yıllar devam etti Türkiye’de. Radikal değişimlerin bir tanığı olarak ben de duygularımı ekmek üzerinden paylaşmak isterim. 

Ekmeğin değişimi net hatırlanmasa da ekmek ve emek arasındaki ilişki iyi bilinir, hayat standardı ile ekmeğin niteliği arasındaki bağlantı da. Zengin ekmek yerine pasta yer mi yemez mi bilmem, ama fakire ekmeğin iyisi pasta gibi gelir. Çocukluk günlerimden francala dediğimiz beyaz ekmeğin sofralarda, zengin mutfaklarında yeni yeni yer aldığı zamanları hatırlıyorum, toplumsal değişimi de. Herkesin beyazlığına bayıldığı bu ekmekler, muhtemelen kepeği ve rüşeymi alınmış buğdaylardan yapılmış unla yapılıyordu. İşin fenası beyazlığı güzel olsa da tadı, kokusu yoktu. Beyaz ekmeğe ailecek alışamadık. Babam haftada bir görevli gittiği Afyonkarahisar’dan köy ekmeği getirirdi, orta boy büyüklükte çavdar ekmeği. Hafif mayhoş, ekşi mayalı bir ekmekti. O tadı bulmak artık çok zor, mutlaka buğday gibi çavdar da değişmiştir. Ekmeğin üretimi de emeği de değişti, Türkiye tarım üretiminden vazgeçti, tarım ürünlerini ithal etmeye başladı, köylüler bile ekmek satın alır oldu. Tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesiyle ithal ürünlerle yapılan ekmeğin tadı kalmadı. Ekmeğin tadı aslında hayatın tadıdır sanırım. Hayatın da tadı kalmadı aslında. 

Ekmek karnesi dönemleri hala çok konuşulur. Konuklarımızla hayatın zorluklarını konuştuğumuz zamanlar evimizdeki efemeralar arasında bulunan babamın nüfus kâğıdındaki ekmek aldığını gösteren işaretlemeler ile kayınpederimin ekmek karnesini merak eden konuklara gösteriyoruz. O yılların günümüze göre ne kadar imkânsızlıklarla dolu olduğunun belgesidir bu eski belgeler. 

Ekmek hala hayatımızın en önemli besini, ekmekle doyanların ülkesindeyiz.  Türkiye en çok ekmek tüketen ülkeler arasında listesinde birinci sırada, üstelik elli yıldır birinciliği kaptırmıyor…Sırbistan ikinci sırada yer alıyor, üçüncülük ise Bulgaristan'ın. Türkiye’de kişi başına yılda yaklaşık 200 kg ekmek tüketilirken Sırbistan ve Bulgaristan’da yaklaşık rakamlarla listede yerini alıyor, sonra sırasıyla Ukrayna, Yunanistan, Almanya ve Rusya listeyi takip ediyor. Ekmek bol bol çeşitlense de, değişse de değişmese de, ekmekler arası fark hem nitelik hem de nicelik olarak artıyor ve bu gidişle ekmek hayatımızın vazgeçilmez ritüellerinden biri olmaya devam edecek gibi görünüyor. Daha uzun yıllar “ekmek arslanın ağzında” demeye devam edeceğiz.

Bugün hala ekmek yaşam düzeyini belirlemedeki endeksin de içinde olmaya devam ediyor.  Asgari ücret, açlık sınırı hesaplamalarında dövizden çok ekmek ve simit hesabı üzerinden sözde adil bir gelir artışı gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Türkiye’de insanlar sağlıklı beslenmeden uzak ekmek ağırlıklı beslenme zorunda kalıyor. Verilen emek ve yaşanılan hayatlara bakınca Tolstoy’un ünlü sözü akıllara geliyor. “Ekmek pahalı, emek ucuzdu.”