USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

"Minimal öyküde bugün" ÇÖMLEKÇİ

24-07-2021

Nedir o ellerindeki kırmızı toprak?

Koca adam çamurla mı oynuyorsun?

Yo!" hayır! Beyim, çömlekçiyim ben.

Siz hiç çömlek ustası görmediniz mi?

Ne bileyim ben efendi! Büyük şehirden geliyorum...

Ne için geldiniz beyim bu köye? Yabandan pekbi kimseler gelmez de buralara.

 Onun için sordumdu.

Gel hele! Otur şöyle! Bir demli çayımızı iç.

 Tomofildeki şoförünü de sesle. O' da gelsin!

Eee! Ne duruyorsun bey!" Otursana! Haaa! Anladımmm Fiyakalı esvapın batar diye çekiniyorsun.

 Gülerek başını salladı çömlekçi.

Takım elbise mi diyorlardı bu üzerindeki fiyakalı esvapa, sizin böyük şehirde.

Evet! "Derken şişindi bey, şöyle bir kemerine doğru elini atıp belinden aşağı kayan pantolonu yukarı doğru çekerken.

Çömlekçi, çayla doldurduğu bardağı şehirli beye uzatırken anlatmaya devam ediyordu.

Bizim köy odasında da yıllardır duran lacivert bir takım elbise var.

Çayından bir yudum alan bey, eee!" Ne varmış varsa?

Hele soğutma çayını bey!

Hem iç hem de dinle.

Dağ suyundan demledim bu çayı haa! Şehir suyundan demlenmiş ham çaylara benzemez." diyordu,

Hafiften kıkırdayarak.

Bey merakla sordu, köy odasındaki takım elbiseyi anlatıyordun?

Haa! Evet.

İşte aynı buna benzer bir takım elbise vardı bizim köy odasında da.

Gençliğimde gizliden gider gider duvarda asılı duran o elbiseye bakar iç geçirirdim.

 Köyün ahalisinden genç veyahut geçkin bir erkek evlense, düğününde o takım elbiseyi giyerdi.

Güldü, bey...

 Peki, sen de giydin mi o takım elbiseyi?

Yok! Beyim nerdeee!

Fukaralık işte, ben hiç evlenmedim ki.