USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yanıbaşı Özlemi

29-05-2019

    Bahar her geldiğinde içimde bir özlem ateşi yanmaya başlar. Sonra sıcakta unutulmuş bir mum gibi eriyip akar ruhum. Arkasından lodosa tutulmuş, çamaşır telindeki tek bir fanila gibi sallanır durur bilmem kaç zaman. Beni böyle özlemekten sarhoş eden neyin nesidir? Bana bu, bir kızıl sıcağı, bir dondurucu soğuğu yaşatan? Bu nasıl bir özlemdir, neyin özlemidir? Belki bir koku, bir ses, bir renktir binlercesinin içinde aklımı ve yüreğimi çelen. Olamaz mı? Olabilir.

      İşe giderken adımladığım daracık, uzun yolun iki yanındaki evlerden birinden yükselen patates kızartması kokusu, pekâlâ özletebilir çocukluğu. Bu koku, çocukluğuma yapılan açık bir çağrıdır. Koşarım ben de taş duvarları hırpalanmış evin tahta kapısına. Kapıyı annem açar. Bizim evmiş kızartma ve çay kokan. Sevinirim. Annemin yorgun yüzünde iki elma olmuş yanakları parlarken minnetle bakarım ona. İşçimen ellerini öpmeden geçip oturmam sofraya.

       Yola tekrar çıktığımda çocukluk günlerimin kimbilir kaç kez tekrarlanmış bu anısı belli bir doygunluğa ulaştırmıştır beni. Bütün kafası dinç adamlar gibi kuş ve çocuk seslerini dinleyebilirim artık. Kuşların ve çocukların sesi ne kadar da benzer birbirine. Neşeli, coşkulu, anlayana da ezgili ötüşür onlar. Bir kuş, bir çocuk; bir çocuk, bir kuş kadar masumdur. Onların oyun,dans,müzik dünyalarından geçerken aralarına katılıp ötüşlerine eşlik edemediğimden müteessir olurum. Özlediğim bu mudur bilmesem de.

      Ayrılınca onlardan benim dünyama renkler karışmaya başlar. Akkor olmuş gülden özgüven kırmızısı, papatyadan hüzün beyazı, dalların gülümseyen yeşili, göğün özgür mavisi, dağların mağrur grisi.. Dönüp durur etrafımda dünya. Yalnız benim içinmiş gibi hissederim bu dönüşü.

     Bir anda bir ayna oluveririm. Kırmızı gülden özgüven, beyaz papatyadan hüzün, yeşil dallardan gülümseme, mavi gökten özgürlük, gri dağlardan mağrurluk bende yansımaya başlar ve bulurum özlediğim şeyi. Özlediğim birçok özlemin bileşkesi olan baharın kendisidir. Bahara duyduğum bu özlem, yanıbaşımda duran ama geçip gidecek ve asla benim olmayacak bir sevgili olduğundandır.

       Ve bunu anladığımda ben, doğurmak üzere olan bir kadının karnını tuttuğu gibi tutarım sancılı başımı. Bir sincap gibi yaşlı meşe ağacının kovuğuna sokulurum. Bulduğum sessiz köşede zihnim doğurana dek yazarım, yazarım, yazarım...