USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

YENİ YOLLAR DENEMELİ

15-02-2019

         On iki yıldır içinde yaşadığım ama bir türlü aşinalık kuramadığım bir kent burası. Her gün farklı insanlarla karşılaştığımı ya da kentin çok hızlı büyüyüp geliştiğini düşünürseniz yanılırsınız. On iki yıldır hemen hemen her gün aynı insanlarla rastlaşıp bir arpa boyu ilerlemeyen muhabbetlerin sığlığında boğulduğum bir kafesteyim sanki.  Ne sokaklar ne kaldırımlar değişti. Aşinalık kuramamamın sebepleri çok başka.

        Daracık sokaklarında, bozuk kaldırımlarında hep aynı mutsuzlukla yürüdüm. Beni bir türlü denize çıkarmayacak yolların çamurunda bata çıka ilerledim. En son ne zaman bir tiyatronun geldiğini düşündüğümde bu soruya cevap olacak bir tarih anımsayamadım. Yılda iyi ihtimalle iki konser düzenlenmişse ve gelen sevdiğim sanatçılardan biriyse bunu  neredeyse minnet bildim. Azla yetinmeye çalışırken "çok"un özlemini her zaman içimde duydum.

          Buralılar ve bu yazıyı okuyacak olanlar bana kızabilirler ama hiçbir mevsimi buraya yakıştıramadım. Kış, kışa benzemedi; beyaz aydınlıklar cömertçe örtmedi her yeri. Kuru ayazlarından sıkıldım. Baharda yeşeren dalları,  pembe-beyaz çiçekli ağaçları görebilmek için kilometreler teptim; onca yola değmedi, gördüğüm üç beş ağaç da benim kadar zayıf ve  çaresizdi.  Sonbaharı haber veren sadece soğuk rüzgarlar oldu, kuru yaprakları ayaklarımla ezmenin zevkine varamadım örneğin. Yaz güneşinin batışını, martıların yükselip alçalan dansları eşliğinde ve mavi denizin sevimli yüzünde izleyemedim. Her mevsim, kendine yakışmayan giysilerin içindeki çirkin insanlar gibi sırıttı gözümde.

          Bilseniz, ne kadar çok kaçma arzusu duydum , kaçamadıkça ne kadar acıdı canım. Tanıyıp sevdiğim kim varsa bir yolunu bulup gitti. Onlara kızamadım, haklıydılar. Gidenin ardından el sallarken kendi gidemeyişime öyle çok üzüldüm ki ıstırabım bir kemanın gıygıyları gibi kulaklarıma sokuldu hem de her gece.

          Gidemiyordum madem kalabilmek için bir şeyler yapayım dedim .  Burada yaşayacaksam burayı güzelleştireyim diye oyuncaklarını kendi yapan çocuklar gibi uğraşlar icat ettim kendime.Mesela , yeni insanlarla tanışıp çevremi genişlettim. İnsan severliğimden değil ha, kavga edip engel çıkarsınlar da bana, sonra ben bu engelleri aşmak için çabalayayım, dedim. Kısa süreli de olsa amaçsızlıktan iyiydi. Çok görmeyin, fena bir insan değilim aslında; hatta iyi olduğumu söyleyenler de fazladır. Devinimsizlik ve hedefsizlikten ölmemek için beynimin oluşturduğu bir savunma mekanizmasıydı bu. Eh yalan yok, bir süre de avundum ama yetmedi.

          İnsanların bir kısmının delirdiğini ve delirince zamandan, mekandan, insandan  kurtulduklarını gözlemledim.  Sanki  cennette yaşıyorlarmış gibi attıkları yüksek dozlu kahkahaları dinledim durdum. Delirsem kurtulur muyum ki diye bir yol onu da  denemeye karar verdim.  Delirmek sandığım kadar da kolay değildi, akıllı sayılmazdım belki ama deli de olamamıştım.

         Şimdi, bu kente katlanabilmenin yeni yollarını arıyorum çünkü farkındayım ve biliyorum ki kentle aşinalık kuramadıkça dünyayla da kuramayacağım.