?>

YOLA MI ÇIKTIM YOLDAN MI ÇIKTIM?

Nesrin Aykaç

2 gün önce

Yol konu olunca anlatılacak ne kadar çok şey bulunuyor. Cano'ya 1001 gece sürecek bu hikâyeler dediğimde abartmadım. Binlerce yıl benzer hikayeler yazılır Mezopotamya'da. İleri bölümlerde yolları evrensel boyutta ele alacak, anlatacağım yollar unutulmayacak sürprizlerle dolu olacak. Estel Midyat arası da var, yarin kaşlarının karası da var.

Merak  edecekler için açıklama yapıyorum. Babam 1935-1940 yılları arası üç köyün dava katipliği yapıyormuş. Yazdığı dilekçeler, takip ettiği davalar ile çevresinde iyi tanınmış. Kısa sohbetlerde anlattıkları ile tarihin yazdıkları örtüşüyor. Ömrü yollarda geçiyor, en ilginç olayları ve yolları ondan dinledim. Yolların yazıya dökülmeyecek hikayeleri de var. Yazdıklarım o zamanki atmosferi hatırlatmak içindir.Nereden nereye gelindiğini bilmek için. 

Bundan onlarca yıl önce ya da bir zamanlar diyelim, trafik sorunu yoktu bu şehirde, çünkü yeni şehir henüz yoktu, özel araçlar çok azdı. Her evin giriş katında atların barındığı yerler vardı, "tavla” diyebilirim, atların bağlandığı, bakıldığı ve korunduğu yerdir evlerin zemin katında korunaklı tavlalar. Arap atları olan evler vardı, herkes sahip olduğu atlarıyla övünürdü. Atlar yola ve soğuğa dayanıklı olmalıydı. Mardin'in merdivenli yollarına, inişlerine çıkışlarına dayanmalıydı. Annem dedemin atını anlata anlata bitiremezdi. Atların ve insanların çok duygusal olduğu zamanlardı.

Evin büyüklüğüne göre hayvanların barındığı yerlerin konforu farklıydı. Atlarda bile sınıf farkı vardı demek ki. Ben dedemin evinde atların bağlandığı yeri birkaç yıl önce gördüm, şimdi bir yaşam alanı olarak kullanılıyor, hayat ya da eyvan dediğimiz yerler gibi. O yıllarda araç trafiği olmadığından gürültü de yoktu, hava kirliliği de yoktu, insanlar arasında trafikten doğan kavgalar da yoktu dermişim. Trafik kazası ancak attan düşenin yaralanmasıydı. Atlar çarpışmıyordu ama çaldırma olaylarına rastlanıyordu. Benzin istasyonu, korna sesi yoktu. Daha sakindi ortalık, sesler vardı insanı mest eden. Şarkılar, türküler, stranlar, klanlar, şerler, yalelliler vardı. Her halkın müziği ayrıydı ama hepsi aynı keyfi verirdi. İnsanlar iş yaparken şarkı söylerdi, müzik yapardı. Bir taş ustasının keski çekiç, bir bakırcının dövme sesleri kulağa müzik gibi gelirdi. Çiğ köftelik etlerin tahtada dövüldüğü o yıllarda etin dövülme sırasında çıkan sesler bile bir ahenkliydi. O sesi duyanın canı çiğ köfte isterdi. Komşular o ses yüzünden kavga etmezdi.  Bugünkü gelinen durumu düşününce azıcık eğleniyorum.

 

Hani Suriye sınırında bir köyde yaşayan bir dengbejin hikayesini anlatmıştım. Adam bir stran söylüyor Mardin'den duyuluyor, demiştim. Adeta insanın göğsünü yırtıyor. Anlattığım gerçekti. Adamın adı İbrahim Keivo. Halâ dinliyorum eserlerini. Kürt müziğini seviyorum. Kürtler  iyi müzik yapıyorlar, çok iyi eserler var şu sıralar. İyi halay çekiyorlar. Fazla Kürtçe müzik paylaştığım için beni soranlar oluyormuş "Kürt mü?" diye. Ne farkeder ki ? Önemli olan insan olmak; her ırk, her halk değerlidir. Her dilden şarkı dinliyorum. Yine de biraz Arap, biraz Süryani, biraz Ermeni, biraz Kürdüm. Saydıklarımın toplamı kadar da Türk'üm.

 

Bir keresinde hiçbir sözünü anlamadığım halde bir Kürdün söylediği müziğe ağlamıştım. Adam bizim bahçede çalışıyordu. Memleket hasretiyle söylediği şarkı sandığım müzik meğersem uzun bacaklı, yeşil gözlü bir kadına söylediği kötü niyet içeren sözler içeriyormuş, nasılsa anlayan yok diye eğleniyor garibim, söylediklerini Kürt olan yan komşumuz adamı susturduktan sonra tercüme etti. Çok güldüm, ama üstüme alınmamış gibi davrandım. Ben onu vatan hasreti çekiyor sanarken şarkının teması olan kendime yanmışım. Benzer bir iki deneyimden sonra Kürtçe öğrenmeye başladım. Hayat hikaye içinde hikayelerle doludur.

Yollar, atlar ve müzik işte böyle. İnsan insanın kurdudur Cano. Okursan bu yazıyı anlarsın konuyu. Hayatta neye odaklanırsan onu iyi öğrenirsin. Sabırlı ol, acele etme. Daha Şehrazat’tan, Şahmaran’dan bahsetmedim, Hazreti Eyüp sabrından bahsetmedim. Aksi gibi azalıyor zaman. Sanırım son beş yıl içindeyim. Olmadı Tanrı’dan beş yıllık bir bonus isterim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI