USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI

21-04-2022
Değerli Dostlarım,
Çocukluğumun ilk onbir yılı Kilis'te Nurettin Mahallesi Ulu Camii Sokağındaki muhteşem selvi ağaçlı evimizde geçti. Mahallemiz çocukları için Ulu Camii hayatımızın en önemli mekânıydı. Daha beş yaşındayken Ulu Camii kapısı karşısında Dr. Bahattin Güler Gündeniz ağabey ve Değerli dostum rahmetli Mustafa Gündeniz'in rahmetli babası Hasan Hoca ve annesi rahmetli Hacı İffet Hoca'ya eti senin kemiği bizim diyerek dedem tarafından Kur'an okuma için teslim edildim. Hemen bütün çocuklar buradaydı. Ailemizle başlayan Ilk disiplin ve edep dersi ve dini bilgiler burada hayatımıza girdi.
O tarihlerde ramazanda ailemiz bizi mutlaka sahura kaldırır bizde büyük bir heyecanla uyandırılmayı beklerdik. Yarım gün oruç tutar ertesi günle düğümleriz diyerek bizler oruca başlatılırdık. Dedem her oruca harçlık da verirdi.
Ulu Camii ramazanlarda bambaşka ruhanî bir havaya bürünürdü. Ulu Camii imamı göründüğünde dahi insanda derin bir hürmet uyandıran Hacı Ömer Beşe Efendiydi. O sokaktan geçerken oyun oynarken bile bütün çocukları durdurur tek sıra yapar elini öperdik. Bu mahallede onu görüp elini öpmeyen çocuk yoktu. Bize dûa eder ve avucumuza birer badem şekeri mutlaka koyardı.
Hacı Ömer Efendi'nin babası Osmanlı son Meclisi Mebûsan milletvekili rahmetli Hacı Mustafa Efendi Kilis'e gelirken Dersâadet'ten mübârek Sakal-ı Şerifi getirmiş ve bu Ulu Camiin içinde doğusu ve kıble istikametindeki kilitli yeşil dolaba konulmuştu. Ben her zaman bu dolabın önünde namaz kılmayı severdim. Halen de Kilise gittiğimde buna devam ederim.
Ulu camiinin müezzini Libik Hoca denilen rahmetli Mehmet Temizesen adlı çok muhterem bir hocaydı. İnanılmaz güzellikte bir sesi vardı. Bu kadar yıl sonra itiraf ediyorum onun sesi gibi bir ses hiç işitmedim. Bütün Kilis onun sesine hayrandı.
Ulu camiindeki teravih namazlarında nerdeyse bütün mahalle ve özellikle çocuklar hazır olurdu. Camiin doğu bölümüne kalın şal perdeler çekilir ve hanımlara tahsis edilirdi. Perdenin erkekler tarafına küçük çocuklar yerleştirilirdi. O yıllarda çocukların gürültüsüne büyükler çok kızarlar ve azarlarlardı. Ama dinleyen kim.. Camiin içinde bir baştan bir başa koşar bütün kapılardan girer çıkar avlusunda oyunlar oynar ama namaz başlarken hepimiz yerimizi alırdık. Bazan bir gülme tutar kendimizi zor tutardık.
Hacı Ömer Efendi teravihi kısa ayetleri olan Müddessir ya da Rahman Sûresiyle kıldırır her iki rekâtta selam verirdi. Aralarda Libik Hoca ve Sabit Ezim Hoca ellerini kulaklarına atar ilk günlerde merhaba bahirleri ve muhteşem ilahiler okurlardı.
Teravih sonrası bütün çocuklar sokakta oyunlara başlar muraharal, esir, tıkma, saklambaç gibi oyunları serbestçe oynardık. Sonra evlerimize dağılırdık.
Sahur sonrası mukabele başlar. Meşhur Hafız Hikmet tarafından hatim okunur bizlerde cüz sürerdik. Bu arada muhteşem ilahiler Ulu camiiye bütün kapılarından bir rahmet gibi yağardı. İki gözü doğuştan âma olan Hafız Hikmet'i çok severdik. Babam rahmetli Onu ve sesini çok beğenirdi. Çok zeki bir adamdı. Camide sabah namazı kılındıktan sonra da bizim eve gelir bir hatim de evimizde okurdu. Burada ifade etmem gerekir. Hafız Hikmet silaha çok meraklıydı attığı hedefi mutlaka vururdu.
Ramazanın ortalarına doğru daha gündüzden şehirde "akşam öğülecek ha" diye bir söylenti duyulur o geceler camide daha da izdiham yaşanırdı. Ramazanı öven nice kasideler icra edilir gerçek bir sanat şöleni yaşanırdı.
Ulu Camiin dış büyük kapısından avluya girildiğinde solda ikinci hücrede Hasan Efendi diye soluk benizli, yüzü çilli ve hafif kızılımsı olan ve tahminen Balkan muhaciri olan sessiz saygılı bir adam yaşardı. Ayakları hastaydı. Güneşe ayaklarını uzatır güç yürürdü. "İnşallah sen Doktor olur beni iyileştirirsin" diye dûa ederdi. Annem rahmetli evimizde güzel bir yemek piştiğinde bir sahan "Hasan Efendi'ye götürün" diye bize verir yollardı. Hücresinde bir gazocağı, bir ispirto ocağı birkaç giyecek ve bir yatağı vardı. Şimdi Vakıflar Bankası olan yerin önünde ya da onun tam karşısında Okullar Pazarı rahmetli Mehmet Boztepe'nin dükkanı önünde terazisiyle tartarak birkaç kuruş kazanırdı.
Hacı Ömer Efendinin hücresi ise devamlı bir soru sormaya ya da sohbet için gelenler tarafından ziyaret edilirdi.
Camiin batıdaki küçük kapısı istikametinde meşhur âma Hafız Kamil Kıdeyş Efendi'nin hücresi vardı. Çocukluğunda geçirdiği trahom nedeniyle gözlerini kaybetmişti. Hem aruzla yazan usta bir Şair, hem mantık, tasavvuf ve tüm dini ilimler sahibiydi. Zekâ ve akıl küpüydü. Fakat ramazanlarda genellikle Ankara'dan davet alır ve oraya giderdi. Bu mübârek adam da Hasan Hoca'dan sonra benim Kuran hocalarımdan oldu.
Ramazan'ın son günlerinde Camide itikâfa girenler olurdu. Özellikle kış ramazanlarında teravih sonrası babam Midiğinoğluna ya da Esvetoğluna künefe yaptırmışsa onlara da götürürdüm. Babam "onlarla dünya kelâmı etmeyin verin gelin" diye tenbih ederdi.
Bir memlekette hiç kimse itikâfa girmezse bütün memleket günahkâr olur der ve onlara hürmet ederdi.
Ramazanın son günlerinde şehri kahke ve gerebiç telaşı sararken Libik Hoca elveda bahirleri okumaya başlardı. Özellikle hatim gecesi Ulu camiinin kalabalığını tarif edemem. O gece Hafız Hikmet adeta coşar ağlar, ağlatmadık kimse bırakmazdı. Ayrıca o gece Libik Hoca'ya refaketen diğer meşhur hoca ve müezzinler de gelirdi. Murtaza camiinden Pafenin oğlu Mustafa Efendi, Tekye'den emsalsiz bariton sese sahip meşhur Durmuş Efendi, Kadı Camiinden Şakir Hoca hep birlikte Ulu Camiiyi İstanbul Selatin Camilerinde dahi göremiyeceğimiz bir ulvîyete taşırlardı. Elveda bahirleri okunurken her beyitlerin sonunda "desin mü'min olanlar" diyerek topluca camii cemaati bu şölene tekbirlerle katılırdı. Geçen sene bu vakitler sağ olup şimdi olmayanlar hatırlanır iyice incelmiş mü'min kalpler dûalarla çarparken gözyaşları artık tutulamaz sicim gibi akardı.
Bayramdan önceki son iki güne biz Kilisliler arefe ve şerefe günü deriz. Büyüklerimiz "Kurtlar kuşlar dahi arefe şerefe günü oruç tutar" derlerdi. Bu nedenle arefe ve şerefe günü tüm çocuklar asla oruçsuz olmaz hemde yarım değil tam tutardık.
Ramazanın son cuması Amin çağırma için Libik Hoca bütün çocukları minareye çıkarırdı. Saatlerce süren bu olay hayatımın en unutulmazlarındandır. Minareye çıkarken Libik Hoca bize tenbih eder kimsenin evine bakmayacaksınız hep ileriye bakacaksınız aşağı eğilmeyeceksiniz diye sıkı sıkı öğütlerdi. Amin amin amin sesleri semaya ve dalga dalga Kilisimize yayılır artık Bayram hazırlığı başlardı.
Hepsini rahmetle, hürmetle anıyoruz. Vefat edenlerin mekânları cennet olsun. Allah Kilisimizi korusun. Sağlıkla cümlemize nice ramazan ve bayramlar niyazıyla selamlar sunuyorum dostlarım.