Uyuyan Devi Uyandırdık, Ayağa Kaldıramadık

Semih Hocaoğlu

3 yıl önce

Önceleri bir tarım ve hayvancılık kenti olan Mardin ; öyle veya böyle gelişen koşullarda bu özelliğinden uzaklaşma durumunda kaldı. Kırsaldan kentlere gelişen zorunlu göçler, üretici konumundan tüketici durumuna geçen köylünün köyleri bosaltmasıyla hem tarım, hem hayvancılık oldukça kan kaybıyla bitme noktasına geldi adeta. Yaşanan bu gelişmeler sonrası Mardini zor günler bekliyordu . Özellikle kent merkezinde gözle görülür bu durgunluğun ardından çarkın dönmesi gerekiyordu. İste bu arayış aşamasında, zamanın Valisi Temel Koçaklar; kentin tarihi değeri yüksek yapılarının , Mardin 'deki yaşam biçiminin, mutfak kültürünün ön plana çıkarılarak sloganlarla ve çeşitli tanıtım argümanlarıyla bir turizm hareketi başlattı. " Dillerin ve dinlerin kavşak noktası " " Medeniyetin beşiği " " Türkiye nin misafir odası " " Dillerin ve dinlerin kardeşliği " Küçük ama etkili dokunuşlarla uyuyan bir devi uyandırdı Sayın Koçaklar. Uyuyan dev ; bir anda tabiri caizse üstüne ölü toprağı dökülmüş kente bir canlılık kazandırmıştı. Bir anda çehresi değişen kente gözle görülür bir turist girdisi başlamıştı. Özellikle konaklama ve ağırlama konularında bazı yatırımlar gerçekleşti. Çok düşük bir yatak sayısına sahip Mardin, kısa sürede yatak sayısını ve mutfak sayısını ciddi manada arttırdı. Mardin'in turizm potansiyeli bu değildi. Mevcut çok sayıdaki tarihi değeri yüksek yerlere el atıp gün yüzüne çıkarmak ve turizme sunmak gerekiyordu. Bunun için de uyanmış dev ayağa kalkmalıydı ve fakat bugüne kadar bunu becerememiştik. Şanlıurfa' nın tanıtımı konusunda Balıklıgöl ve çiğköfte leğeni dışında kullanacağı argümanı yokken , büyük tarihi zenginliklere sahip Mardin'de ; Dara Harabeleri, Mardin Kalesi, Boncuklu Tarla, Çelbira, Deyrulumur Manastırı, Deyrulzafaran Manastırı, Kasımiye ve Zinciriye Medreseleri, Zeynelabidin ve Maristan Külliyeleri başta olmak üzere tarihi değeri yüksek birçok tarihi zenginlik biliniyor, ancak tamamının gün yüzüne çıkabilmesi için yeterli ilgiden mahrum bırakılıyordu ve halen bırakılmaya devam ediliyor. Henüz Göbeklitepe adı telafuz edilmezken ; Göbeklitepe'den çok daha eski , tarihi değeri çok daha yüksek Dara vardı, Çelbira vardı, Boncuklu Tarla vardı ilgi bekleyen. Yeterli ödeneği alıp ciddi çalışmalar sonucu ortaya çıkan ve kısa sürede Unesco Dünya Kültürler Mirası listesine girmeyi başaran Göbeklitepe, önemli bir destinasyon haline gelirken ; gerçek kimliğine kavuşmuş haliyle Efes'ten bile daha zengin kalıntılara sahip Dara, sembolik ödenekler ve göstermelik çalışmalarla dünya turizmine hizmet edeceği günü bekliyor. Dara bekleye dursun ; Göbeklitepe sonrası bu günlerde Şanlıurfada gündeme gelen Karahantepe kazıları için 127 milyon liralık bir ödeneğin ayrıldığını, ayrıca neolitik çağ araştırmalarını yapacak bir enstitü kurulacağı sözünü bizzat Kültür Turizm Bakanı açıkladı. Göbeklitepedeki Aslanlı Dikilitaş yapısına benzeyen dört dikilitaştan üçünün açığa çıktığı , 11.300 yıllık bir tapınağın bulunmasıyla Ilısu Barajı ve HES Projesi Etkileşim Alanında kurtarmaya yönelik çalışmalar kapsamında başlatılan kazı çalışmalarında; Göbeklitepe'den 1000 yıl daha eski sosyal hayat izlerinin bulunduğu mezarlıklarda, neolitik döneme ait gelenekleri betimleyen değişik çay taşlarının kullanılarak yapılmış ; boğa, geyik, leopar, yılan, akrep ve yapan keçisi gibi değişik motifler içeren 20 bin boncuğun bulunmasıyla Boncuklu Tarla adı verilen tarihi alan , yeterli ödeneklerle kazı çalışmalarını beklerken, köylüler tarla içinde traktörle arama çalışması yapmakta. Mardin turizm hareketinin bir odağı olabilecek Mardin Kalesi hâlâ meçhulleri oynuyor. Dünya Bankasının ıslah ve restorasyonu için yapacağı hibenin müracaat dosyasını sümen altında unutmuş Vali Yardımcısının azizliğine uğramış Mardin Kalesi çalışmaları ile ilgili haberlerde çelişkili ifadeler bulunuyor. 2014-2018 yılları arasındaki kazı çalışmaları bir sonuç vermezken; Mardin Müzesi bünyesinde Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Doç.Dr.Evindar Yeşilbaş başkanlığında , Taşınır ve Taşınmaz Kültürel Mirasın ortaya çıkarılması amaçlı yürütülen kazı çalışmalarının sona erdiği belirtildi. 45 gün süren kazı çalışmaları sonucunda , kalenin bir turizm mekanı olarak şehire kazandırılacağı kazıların Sanat Tarihi ve Antropoloji bölümleri tezli yüksek lisans stajyer öğrencilerin katılımıyla yapıldığı açıklandı. Yani bir noktada yüksek lisans öğrencileri için bir tez çalışması olarak yapıldığı anlaşılırken ; Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.İbrahim Ozcoşar , yapılan kazı çalışmalarıyla Mardin Kalesinin turizme açılacak olmasının kente bir artı değer katacağını ifade etti. Şimdi burada akıllara iki soru takılıyor: - 4 yıl süren kazı çalışmaları sonuç vermezken, 45 günlük bir kazı çalışmasıyla kazılar nasıl başarıyla tamamlanmış olabiliyor ? - Başarılı olduğu belirtilen kazı çalışmalarında ne gibi bulgular elde edildi ? Başta Dara olmak üzere ; tarihi değeri yüksek, turizm zenginliği fazla olan tarihi mekanlar konusu , Mardin konusu olarak değil, Türkiyenin bir konusu olarak ele alınmalı, göstermelik çalışmalar ve sembolik ödenekler değil , ciddi manada bir turizm yatırımı düşüncesiyle yeterli ödenekler ayrılarak turizme kazandırılmalı. Arzulanan düzeyde ödeneklerle desteklenmiş bu çalışmaların bitmesi ile Mardin , gerçek manada bir turizm şehri olarak dünyaya adını duyurmuş olur. Sonuç olarak ; ayağa kalkmış uyuyan dev dile geldiğinde, Mardin turizminin ; - İnanç Turizmi, -Kültür Turizmi, - Kongre Turizmi olarak 12 aya yayılması şansı da artmış olur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI