USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

LİYAKAT

02-11-2021

 2000’li yılların başında üniversitede okurken Arjantin’den Japonya’ya kadar birçok ülkeden öğrenci arkadaşlarımı Mardin’de ağırladım. Bu öğrencilerden benim en çok dikkatimi çeken mimarlık anabilim dalında doktorasını yapan Güney Koreli Kim’di. Kim; Zinciriye Medresesi’nde saatlerce zaman harcamış, sabrımın sınırlarını zorlamıştı. Sonrasında akşam eve döndüğümüzde, yemekten sonra neden medresede çok fazla zaman geçirdiğini sormuştum. Cevap; net ve bir o kadar şok ediciydi. Medrese mimarisinde şaşırtıcı derecede basit ve bir o kadar kompleks bir geometri olduğunu anlatmıştı. İslami geometri; temelde kare ve daire ile sayısız mimari eser ve motif çıkarabilecek basitliktedir. Fakat bu sadeliğin bir araya geldiği geniş kompozisyon, bir o kadar da karmaşık bir yapıya sahiptir. Bir Mardinli olarak kendimden çok utanmış, ziyaret ettiğim bu alanların ne kadar değerli olduğunu dışardan gelen birinden öğrenmiş olmuştum. Kim ile yaptığım sohbetlerde  öğrendiğim diğer bir konu ise Türkiye, Güney Kore’nin ekonomik karşılaştırmasıydı. Türkiye ve Güney Kore 1980’de birbirlerine çok yakın kişi başına düşen GSYİH’ya sahipti. Ancak Güney Kore, 2000 yılı başında Türkiye’nin neredeyse üç katı kişi başına GSYİH’a elde etmişti. Bugün iki ülkeyi IMF verilerine göre son 40 yılda karşılaştırdığımızda makasın daha da artmış olduğunu görmekteyiz:

 Kişi Başına GSYİH (ABD Doları-Nominal Değerler)

 

 Ben bu durumu doğal kaynaklara bağlamıştım. Kim ise Güney Kore’nin de doğal kaynak fakiri olduğunu ve ancak eğitim sistemini iyileştirerek Ar-Ge ve inovasyon yapan insan kaynağını geliştirerek bu duruma geldiğinden bahsetmişti. İnsan Kaynağının gelişmesi için ise sağlam bir eğitim sisteminin geliştirilmesi ve liyakate dayalı insan kaynakları yönetim sistemlerinin gelişmesi gerekmektedir. Eğitim konusu başlı başına bir muamma ve bunun için derinlemesine analizler yapmak gerekmektedir. Bu yazımda liyakat üzerine duracağım. 

 “Liyakat” Arapça kökenli bir kelime olup (L-Y-K kökü) “layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, yetenek” anlamında kullanılmaktadır.  Bugünlerde karşılaştığım en önemli sorun kamu veya özel sektörde işin ehli veya layığı insanların az olmasıdır. Bu durum sadece beyaz yaka işler için değil aynı zamanda mavi yaka işler için de geçerlidir. Mavi yaka işlerde bir kombi tamiri için ustanın birkaç kez gelip işi çözememesi veya bir mobilya ustasının fahiş fiyat verip sonrasında ise işin içinden çıkamaması düşündürücüdür (işini doğru yapanları tenzih ederim).

 Kamu ve özel sektörde liyakat veya ehliyet meselesi farklı kulvarlarda ele alınmalıdır. Mesela sizin işinizi çözemeyen bir ustanın cezası; onunla çalışmamanız, sizden veya yakın çevrenizden tekrar iş alamaması veya yapmadığı hizmet için ona ödeme yapmamamınız şeklindedir. Kamu görevlilerinde liyakat meselesi çok daha ağır sonuçlara sahiptir. Kamudan alınan maaş üzerinde geçmiş, şimdiki ve gelecek nesillerin tamamının hakkı bulunmaktadır. Torpil, klientalizm veya adam kayırmacılıkla bir yere gelen kişi sadece hakkını yediği diğer adayların değil, işini daha az etkili yaparak kamunun tamamınınım vebalinden sorumludur. Bu nedenle bir mevki veya makam kabul edilirken çok dikkatli davranılmalıdır. Bu sorumluluk üst yöneticileri daha ağır bir biçimde bağlar. Nisa Süresi 58. Ayette Allah-u Teâlâ “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” buyurmaktadır. Üst yönetici olarak sadece kul hakkı yenmesine sebep vermekle kalmayıp aynı zamanda Kuran-ı Kerim’in açık bir hükmünü de çiğnemiş olursunuz. Buna ek olarak imanınızın sorgulanması da kaçınılmazdır. Hz. Peygamber hadisinde; “Münafığın üç belirtisi vardır: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” (Müslim, “Îmân”, 107-109) buyurarak emanete riayet etmeyenleri münafık vasıflı insanlar olarak tescil etmiştir. Bu durumda liyakat meselesi taşıması zor, kor aleve döner. Düşünün ki affedilmesi olmayan geçmiş, günümüz ve gelecek nesillerin kul hakkını yediniz, Kuran’ı Kerim’in açık ayetine karşı amel ettiniz ve cehennemin en alt seviyesinde yer alan münafık belirtileri gösterdiniz. Ne acı bir durum!

 Liyakat çok mühim yapısal bir kurumdur ki milletlerin kalkınması ve gelişmesi buna bağlıdır.  Peki kamuda liyakatte nelere dikkat edilmelidir? 14 yıllık kamu-özel sektör deneyimimden yola çıkarak iyi ve kötü örnekleri birebir yaşayarak beş ana prensip belirledim. Bu prensipleri aşağıdaki şekilde açıklayabilirim:

 Teknik Bilgi: Liyakatın birinci koşulu teknik bilgi olmalıdır. Örneğin tarım konusunda hiçbir bilgi sahibi olmayan bir insanı tarımla ilgili bir kurumun başına koyamazsınız, sonrasında bu şahıs hayvan yemi için gerekli kepek miktarının azaldığını duyunca, kepek ekim miktarını arttıralım der. Teknik bilgi sadece eğitimle değil bazen usta-çırak ilişkisi bazen de çalışılan yılların tecrübesi ile kazanılır. Teknik donanımı zayıf kişilerin yol açabilecekleri zararlar çok büyük olabilmektedir. Örneğin üst düzey bir yönetici tarafından teknik bilgi gözetmeden atanan bir bürokrat gerekli tedbirleri alamayarak can kayıplarına sebebiyet verebilir. Bu kapsamda çok fazla haberle karışılabilirsiniz. Genellikle haber içinde çok fazla “ihmal” kelimesini duyarsanız, aslında vurgulanması gerekenin liyakatsizlik olduğunu sezersiniz.

 Dürüstlük: Liyakatın ikinci koşulu dürüstlük olmalıdır. Teknik donanımı yüksek bir personelin dürüst iş yapabilmesinin önlemleri alınmalıdır. Örneğin bir kurumda teknik donanımı yüksek olan bir personel her satın alımda gizli bir biçimde menfaat devşiriyor olabilir. Bu durum; genellikle hayat tarzı ve maaşı arasındaki fark ile çok fazla gizlenemeden ortaya çıkabilir.  Ne kadar teknik donanıma sahip olursa olsun bu tarz kişiler kamuda tutulmamalıdır. Bunlar, minareyi çalıp kılıfını hazırlayan insanlardan farksız değillerdir. Bu nedenle özellikle kamuda teknik boyutun yanında dürüstlük aranmalıdır. Kamu alımlarında dürüstlük karinesini ölçen aşamalar eklenmelidir. Buna ek olarak dürüstlükten sapan personele en ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Ben çalıştığım süre içinde proje götürdüğünüzde bütçesini sorup ne kadarını çarparım gözüyle bakan yöneticilerle tanıştım. Bu tarz durumlarda hızlı müdahale mekanizması olmadığını gördüm. Bu kapsamda özellikle kamu denetiminin en sert ve en hızlı şekilde gerçekleşmesi gereklidir.

 Bağımsızlık: Kamu personeli her hangi bir klan, aşiret, cemaat, hemşeri topluluğu, tarikat veya bağnaz statüde bir ideolojiye ilintili olmamalıdır. Kişiler ideolojilere bağlı olabilir ancak bu bağlılık karar verme süreçlerini etkilememeli; insanlar arasında ayrım yapmamaları gerekmektedir. Örneğin bir cemaate veya derneğe mensup şahısların kendi adamlarını kayırdıklarına çok defa şahit olmuşuzdur. Cemaate mensup olmasa bile son zamanlarda özellikle Türkiye’nin belli bir yöresinden üst düzey atamalar olduğuna şahit olmaktayız. Bu tarz olayların yaşanmaması için kamu alımlarında bağımsızlık karinesi en üst düzeyde gözetilmelidir.

 Vizyon: Vizyon ileriyi görme veya öngörü olarak da açıklanabilir. Ülkemiz, kalkınma süreci devam eden devletler statüsündedir. Özellikle teknik ve üst düzey kamu çalışanlarının vizyon sahibi olması gerekmektedir. Vizyonerlik diğer ülkelerden veya illerden daha hızlı öne çıkmamızı sağlayacaktır. Bugünlerde genellikle karşılaştığım yöneticiler vizyonerlikten uzak, yenilikçi gözüken ancak 2-3 yıl sonra işe yaramayacak faaliyetleri ileri görüşlü faaliyet olarak sunmaya çalışan kişilerden oluşmaktadır. 2022 yılına yaklaştığımız bu dönemde, yaşanabilir, iklim değişikliğine hazırlanan ve müreffeh şehirleri konuşmamız gerekirken asfaltlamayı bir lütuf, büyük bir hizmet olarak gösteren yöneticiler sizce ne kadar vizyoner?

 Cesaret: Çalışanlar ve yöneticiler cesur olmalıdır. “Suya sabuna karışmayayım, zamanımı geçireyim, maaşımı alayım…” yaklaşımı gelişmekte olan ülkemiz için uygun değildir. Özellikle kamuda yeni ve geliştirici projeler için personel cesaretlenmelidir. Buna ek olarak kamu içerisinde uygunsuz davranan ve yolsuzluk yapanların elenmesi için cesaretlendirici mekanizmalar kurulmalıdır. Cesaret; hem kötünün ayıklanmasında hem de daha ilerici çalışmalar için olmazsa olmazdır.

 Bu maddelere birçok madde daha eklenebilir, bunlar sadece benim gözlemlerimdir. Yukarıdaki maddeler alımlarda niteliksel ve niceliksel testlerle rahatlıkla uygulanabilir.  Liyakat sisteminin birçok yararı bulunmaktadır peki liyakat olmayan yerde ne olur? Bu durumu da irdelemek gerekmektedir:

 Liyakat ile bir yerlere gelinemeyeceğini gören yetişmiş insan kaynağınız göç eder.

  • Liyakatsiz ortamlardaki bürokratlar, yükselemeyeceklerini anlayınca işi yavaşlatır, kabuğuna çekilir.
  • Yolsuzluk artar ve kamu malına yağmalanacak ganimet gözü ile bakılır.
  • Kamu hizmetleri aksar ve vatandaşlar mutsuz olur.
  • Kısa yoldan köşeyi dönme anlayışı ile toplumun çalışkanlık bilinci azalır ve toplum çürümeye başlar.
  • Çalışma ahlakı unutulur, ahlaksızlık temel felsefe haline çalışanlar keriz muamelesi görür.

 Bir ülkenin, bölgenin veya bir kentin kalkınması için en önemli sermaye insan sermayesidir. Bu sermayenin yetişmesi ve kullanılabilmesi için liyakat sistemine ihtiyaç vardır. Liyakat azaldıkça toplumun çürümesi kaçınılmazdır. Osmanlı’nın yıkılmasının altında birçok sebep aranır, bana göre en önemli sebep; devlet adamlarını yetiştiren liyakate dayalı Enderun sisteminin çözülmesidir.

 Özelde ilimize odaklandığımızda Mardin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksinde ve şehirleşmede son sıralarda yer almaktadır. Kültürel yapısı ile Dünya çapında örnek gösterilen kadim şehrimiz Mardin’e; medeniyeti ve hoşgörü payelerini kazandıran atalarımıza karşı utanıyorum. Memleketimizin geri kalması tesadüf değil, ancak tren kaçıyor ve memleketin kendinden çok daha büyük bir yükü var. 2020 TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre Türkiye’nin yaş ortalaması 32,7 Mardin’in yaş ortalaması 22 civarındadır.

 Bu memleket ve bu bölge Ülkemizin geleceği… Geleceğimizin en önemli sermayesi; insan, insan, insan…