USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SU, MA(Y), AV, AB, JUR

05-10-2022

Farklı dillerde farklı okunsa da bizim kültürümüzde tek hece tek kelime olan bu sözcük tek manaya gelir: Hayat!

Hangi ideolojiye, hangi dine ve hangi ırka mensup olursanız olun su tek manaya gelir; Hayat… Hayatın başlangıcı ve devamı için olmazsa olmaz ihtiyaçtır. Dünyamızın canlılar için bir ekosistem olmasını, bir atmosferimizin oluşmasını suya borçluyuz. Su, bu denli önemliyken bir planlamanın yapılmaması trajiktir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği insanlık, dünyamız ve tatlı su kaynaklarımız için en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Suyun sürdürülebilirliği; sağlıklı depolama, dağıtım ve kullanım ile mümkündür.

Dünya’da temiz su ile ilgili çalışmalar iklim değişikliği ile paralel yürütülmektedir. Tüm dünyanın kabul ettiği Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedeflerinden Altıncısı “Temiz Su ve Sanitasyon” dur. Temiz suya erişim, depolama ve kullanım tüm dünyanın gündemindedir. Avrupa Birliği bunun ötesine geçerek 2020 yılında onaylanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (The European Green Deal), Avrupa’nın 2050 yılına kadar İklim Nötr (Climate Neutral) haline gelmesini amaçlayan politika ve eylemleri içermektedir. Türkiye görece su kaynakları kısıtlı bir ülke olmasına rağmen bu konuda yeterli önlemleri alamamakta veya tedbir almakta gecikmektedir; bu kapsamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ismine “İklim Değişikliği” terimini eklemiştir. Palyatif değil kapsamlı ve kalıcı aksiyonların zaman kaybettirilmeden alınması gerekmektedir. NASA’nın sene başında yayınladığı yeraltı suları haritasına göre ülkemiz ve bölgemiz için tehlike çanları uzun zamandır çalmaktadır.

harita içeren bir resimAçıklama otomatik olarak oluşturuldu

Türkiye Yer Altı Su Altı Suları Haritası (Kaynak: NASA, Gravity Recovery and Climate Experiment Follow On (GRACE-FO) 2022)

Mardin su fakiri bir ildir. Genel itibari ile bin yılın son çeyreğinde çok fazla susuzluk çeken illerden biridir. Su sorunu Mardin’in hem şansı hem de şansızlığıdır. Mardin’in Nusaybin, Kızıltepe ve Harran gibi işgal edilerek yakılıp yıkılmaması su kaynaklarının sadece kent merkezinde toplanmasından kaynaklıdır.

Tarihsel olarak Mardin’in etrafında büyük su kaynağının olmaması aslında en önemli savunması olmuştur. Ordunun, ne kadar büyük olursa olsun su kaynağına uzak olması, su ve yiyecek ikmalinin aksamasına ve askerin muhasaraya devam edememesine sebebiyet vermektedir. Mardin’de kiliseler, manastırlar, medrese ve camiler hep su kaynaklarının üzerinde kurulmuştur. Çeşmeler ise kamusal su kaynaklarıdır. Mardin’e muhasaraya gelen ordu; Zergan, Çağçağ gibi su kaynaklarına erişemeyince su sıkıntısı çekmiştir. Bu durum şehrin alınmasını ya geciktirmiş ya da imkânsız hale getirmiştir. Su kapasitesi aynı zamanda nüfus yoğunluğunu belirlemiş, bazı zamanlarda kıtlıklara varan kuraklıklar gerçekleşmiştir. Su kaynakları daha bol olan Diyarbakır daha fazla gelişim göstermiştir.

Su, sadece bir kaynak değil aynı zamanda Mardin’de bir yaşam biçimini de doğurmuştur. Baharın gelişi ile Nisan ayından itibaren Mardin Eşrafı; Zınnar ve Bakırkırı’da yer alan sayfiyelik evler olan bahçe içindeki kasırlara göç eder. Bağbozumu ve kışa hazırlık mevsimi tamamlanınca Ekim ayının sonunda şehre geri dönerdi. Bunun en önemli sebebi, yazın sıcak şehir merkezindeki su kıtlığından kaçmak ve daha serin aynı zamanda suyun bol olduğu bu bahçelerde sayfiyelemekti. Ben bu yaşam biçimini ilk elden deneyimleyen son nesilim.

Çocukluğumun ve gençliğimin belli bir dönemini geçirdiğim Mardin’de en önemli sorunların başında su sorunu vardı. Su şebekeden iki haftada bir verilir, çoğu zaman içecek su için çeşmelerden su almaya gitmek zorunda kalırdık. Çeşme dışında ya belediyenin tankerinden ya da özel müteşebbislerin traktör römorklarından su satın alınırdı. İşin traji-komik tarafı su sayaçları, deponun su çıkışına konumlandıklarından hem tankere ayrı para hem de belediyeye ayrı su parası ödeme durumunda kalırdık. Susuzluk veya denetlenmeyen kirli su beraberinde birçok kez salgın hastalık da getirirdi. 90’lı yıllarda birkaç defa tifo olduğumu ve şehirde tifo salgını olduğunu hatırlıyorum. Su kentin en önemli sorunuyken o dönemdeki yönetim yatırımlarını cadde ve kaldırım yapmaya odaklamıştı. Öyle ki zamanla 1. Cadde üç metreden fazla yükselmiştir. Kendim, 90’lı yıllarda iki defa kaldırım değişikliğine şahit oldum. İçecek suyumuz olmamasına rağmen kaynaklar yeni yapılmış kaldırımlara aktarılırdı. Yaz ayında bir de çöp toplama grevi vardır ki şehir baştan aşağı kokmuştu. Lise eğitimim için Mersin’e gittiğimde musluktan 24 saat su akması en çok şaşırdığım durumlardan biriydi. Nasıl yani şebekeden 24 saat su!

Su fakiri Mardin için gelecek yıllarda iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele kapsamında neler gerçekleştirilmelidir? Aşağıdaki başlıklara birçok başlık eklenebilir, ben bir kısmını kısıtlı bilgim ile yazmaya çalıştım:

  • Her yıl güncellenebilecek ve 30 yılı içerecek suyun daha etkin toplanması, dağıtılması, kullanılması ve yeniden değerlendirilmesine yönelik eylemleri de içeren Mardin İklim Değişikliği Eylem Planı hazırlanmalıdır. AB kapsamında çağrıya çıkılan İklim Değişikliği Mali Destek Programına bu eylemin sunulmasını önermiştim ancak yerel yönetimlerden gerekli desteği alamadık.
  • Yatırım programına göre GAP Sulama Altyapısının 2027 yılında tamamlanması beklenmektedir. Her seferinde 5 yıl ertelenen GAP sulama altyapısı tamamlanmalıdır. 1989 yılında hazırlanan GAP Master Planı’na göre Mardin’e suyun geliş tarihi 2005 olarak belirlenmiştir. Yeni yatırım programına göre bu suyun geliş tarihi 2027 olarak güncellenmiştir. Tam 22 yıllık bir gecikme! Bu gecikme kaynaksızlıktan değil kaynakların farklı yatırımlara yönlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda geciken her yıl için yer altı su kullanımları artmakta ve taban suyunun gittikçe düştüğü görülmektedir. Suyun geç gelmesinde dolaylı kazananların elektrik dağıtım şirketleri olduğu açıktır. Burada bir suçlama değil bir vakanın açıklanması amaç olarak güdülmüştür. Suyun gelmesi ile hali hazırda ova-dağ arasındaki farklılıklar açılacaktır. Bu nedenle şimdiden dağ kesiminde gelir çeşitliliğine gidilmeli veya bu alanların da sulamaya kısmi olarak erişimi arttırılmalıdır.
  • Fırat ve Dicle’nin geçtiği Türkiye, Suriye, Irak ve Kuveyt’i içine alabilecek Fırat-Dicle Havza Yönetim Planı hazırlanmalıdır. Suyu kime karşı silah olarak kullanacağız? Komşularımıza mı? Dolar dışı Su-Petrol-Doğal gaz paritesi sağlanamaz mı? Deniz suyundan 1 m3 tatlı su elde etmek için harcanan enerji miktarı 2-8 Kw arasında değişmektedir. Şahsi görüşüm tüm havza için bir yönetim planı oluşturarak tüm dünya için örnek olmaktır. İnsanları sudan mahrum bırakarak hayatları ile oynamayalım. Tam tersi ortak koruma ve ortak tüketim ile eskiden olduğu gibi medeniyetin beşiği olmaya çalışalım. Bizim enerjiye, komşularımızın ise gıda ve suya ihtiyacı var.
  • Ilısu Barajı daha çok enerji üretimine odaklanan bir barajdır. Türkiye’nin en geniş baraj gövdesine sahip bu yapının arıtma tesisleri ile desteklenerek özellikle su erişiminin kısıtlı olduğu Mardin Eşiği alanlarına sulama ve içme suyu altyapısı için kullanılması gerekmektedir.
  • Mardin su mimarisi incelenmelidir. Atalarımızın o zamanki koşullarla oluşturduğu su mimarisinin daha ileriye taşınmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Bunun için Mardin kasırları, çamaşırhaneleri, su sistemleri (yer altı su şebekesi ve çeşmeleri) envanteri ve haritalaması hazırlanmalı bu sistem ve yapıların gelecek nesillere aktarılmasına yönelik eylem planı ve program oluşturulmalıdır (Buraya not düşmekte fayda var; bu kadar stratejik bir konu için daha önce Kalkınma Ajansına proje sunulmuş ancak proje reddedilmiştir). Mardin su mimarisi ile ilgili olarak daha önce Dr. Murat Çağlayan (Geleneksel Mardin Kasırlarının Mimari Özellikleri ve Korunması Üzerine Bir Yöntem Araştırması), İrfan Yıldız (Tarihi Mardin Çeşmeleri), Rahşan Doğru (Geleneksel Yıkama Kültürünün Özgün Tanıkları: Mardin Savur Çamaşırhaneleri ve Koruma Sorunları) tarafından çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar ileriye taşınmalıdır. Mardin’deki su mimarisinin üstün evrensel değeri bulunmaktadır. Bu nedenle geçici listede olan şehrin UNESCO Dünya Mirası Listesine girebilmesi için eli güçlenmektedir.
  • Turizm Bacasız Sanayi Değildir. Ziyaret edilen noktaların kaynakları tüketilir, en fazla tüketilen kaynaklardan biri sudur. Mardin eğer yıllık 5 milyon turist ağırlayacaksa su kaynaklarının kullanımını buna göre tasarlamalıdır. Sadece nüfus odaklı bir hesaplama bizi yanıltabilir (Bu hesaplamaya sanayi tesislerinin de kullanımı eklenmelidir). Su en önemli tüketim maddelerinden biri olduğuna göre gelecek ziyaretçi sayısının niceliğinden öte niteliğine odaklanmalıdır. 5 milyon yerine nitelikli 1 milyon ziyaretçi tercihimizdir. Bu tercih hem çevremiz hem de kaynaklarımız için elzemdir. Su tüketimi için dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus ise çok fazla tüketilen pet şişelerdir. Yerel yönetimler pet şişelerde su tüketimini sıfırlayacak yöntemler geliştirmelidir. Musluk suyu kaliteli içme suyu olmalıdır (Buna yönelik ayrı bir yazı yazacağım)
  • Beyazsu İçme Suyu İsale Hattı Projesi: 2004-2008 yılları arasında tamamlanması planlanan proje 2011 yılında ancak tamamlanmıştır. İlk açıldığında kısa bir arşiv taraması ile Nusaybin, Kızıltepe ve Artuklu’nun 40 yıl su ihtiyacını karşılayacağı yazılmıştır. Ancak işin tam anlamıyla sağlıklı inşa edilmemesi ve hattın geçtiği köylerin bir kısmında boruların sulama amaçlı delinmesiyle bu hattın tam kapasite ile çalışmasını engellemiştir. 40 yıl için açılan; ancak 11 yıl dolmadan bu hattın alternatifi için 25 milyon Euro’luk proje hazırlanmıştır. Bu işin ihalesi ile ilgili herhangi bir bilgiye erişilememiştir. Son olarak yeni hattın DSİ tarafından ihale edileceğine yönelik bir duyum alınmıştır. Bu kaynak stratejik bir kaynak; bu sebeple kayıplara ve yanlış yatırımlara müsamaha gösterilmemeli. Bana göre yeni bir yatırım yapılması yerine eski hat ıslah edilmelidir. Su kaçakları mikro sensörler aracılığıyla engellenebilir. Petrol hatlarında kullanılan mikro sensörlerle kaçakçılık faaliyetleri minimize edilmiştir. Su hattında da aynı şekilde hızlı aksiyon ve ağır cezalarla kaçakların önüne geçilebilir. Özellikle boruları izinsiz delenler hakkında insan hayatına kasttan dava açılmalıdır.
  • Baraj GES: Yenilenebilir enerji üretiminin arttırılması ve suyun buharlaşmasının azaltılması için Ilısu Barajında GES sistemi kurulmalıdır. Baraj suyu üzerine GES kurulması daha maliyetlidir ve dünyada yeni uygulanmaya başlasa da aşağıdaki avantajları beraberinde getirmektedir.
    • Panellerin su yüzeyinde olması özellikle suyun buharlaşmasını engelleyerek su kaybının azaltılmasını sağlayacaktır.
    • Genel kanının aksine çok sıcak hava fotovoltatik sistemlerde verimliliği düşürmektedir. Panellerin su üstünde kurulması suyun soğutma etkisinin kullanılarak panel verimliliğini arttıracaktır.
    • Mevcut Hidroelektrik Santral iletim hattı kullanılarak yeni yüksek gerilim hat kurma maliyetinin önüne geçilecektir.
    • Tarım ve Hayvancılıkta kullanılabilecek alanların GES için kullanımının önüne geçilerek arazi tasarrufu sağlanarak atıl durumdaki su yüzeyi kullanılabilecektir.
    • Avrupa Birliği Sıfır Karbon Politikasına uyumlu bir faaliyet gerçekleştirilecektir. 

Su hayattır en önemliyi sona atmanın sebebi nedir? Önemli kararlarda siyaset üstü bir tavır sergilenmesi gerekmektedir. Bu siyaset üstü tavır teknik bilgi ile birleşerek insanların refahını arttırmalıdır. Susuzluk sorunu; ırka, dine, soya sopa, siyasi görüşe bağlı olmadan hepimizin ortak sorunudur. Ortak tavır alınmalı ve ortak hareket edilmelidir.

Ecdadımızın insanlığın hayır duasını ve Allah’ın rızasını kazanmak için vakfettikleri çeşme, sebil, şadırvan vb. su yapılarının inşasını içeren Vakıf yapılarının kitabelerinde genellikle biri dua biri beddua olmak üzere iki cümle yazılır, bizde buraya duamızı ve bedduamızı düşelim:

- Bizi suya kavuşturacaklar su gibi Aziz olsun içtikleri her damla Kevser olsun!

- Bizi susuz bırakanlar, içmediğimiz her damla onlara Nar-ul Siccin olsun!